Oniki İmamlar
Vikipedi, özgür ansiklopedi
On İki İmamlar Ehl-i Tarikat'ının göz bebekleridir. Bu mubarek İmamlar (R.A.) Hazreti Fahr-i Kainat (S.A.V.) Efendimiz tarafından müjdelenmiştir. Hazreti Resulullah (S.A.V.) Efendimiz bu mubarek İmamlar (R.A.) hakkında şöyle buyuruyorlar:
-"Benden sonra hepsi Kureyş'ten olan on iki halife olacaktır." (Sahih-i Buharî, c.6, s.101; Sahih-i Müslim, c.2, s.122; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.7, s.410; Müsned-i Ebu Ya'la, c.6, s.473; Sünen-i Tirmizî, c.4, s.501, Hadis: 2223. Bu kaynakların bazısında "Emir" veya "İmam" tabiri de kullanılmıştır.)
-Cabir b. Abdullah el-Ensari'ye hitaben: "Ey Cabir, benim vasilerim ve benden sonra Müslümanların imamları; önce Ali'dir, sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali b. Hüseyin, sonra 'Bâkır' olarak meşhur olacak Muhammed b. Ali, Ey Cabir, sen onu göreceksin, onunla karşılaştığın vakit benim selâmımı kendisine ilet, sonra Cafer b. Muhammed, sonra Musa b. Cafer, sonra Ali b. Musa, sonra Muhammed b. Ali, sonra Ali b. Muhammed, sonra Hasan b. Ali, sonra da Kaim (Mehdi)'dir ki, onun ismi benim ismim, künyesi benim künyemdir. O, Hasan (Askeri) b. Ali'nin oğludur. Allah onun eliyle yeryüzünün doğusu ve batısını fetheder. O, kendi dostlarına o kadar gizli kalır ki, artık Allah'ın, kalplerini iman ile imtihan ettiği kimselerden başka, kimse onun imametine inanmakta sabit kalmaz."(Yenabi'ul-Mevedde (Süleyman Kunduzi Hanefî), Bab: 94, s.494; Kifayet'ül-Eser, s.53. el-Menakıb, c.1, s.282.)
On İki İmamlar (R.A.) şunlardır:
1-İmam Ali el-Murteza (K.V.): İmam-ı Ali (KV) Hz.leri Eshab-ı kiramın büyüklerinden. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in damadı ve dördüncü halifesidir. Peygamberimizin (SAV) amcası Ebu Talib'in oğludur. Künyesi "Ebul Hüseyin"dir. Bir künyesi de Peygamberimizin (SAV) iltifat buyurarak söylediği "Ebu Türab"dır. Hiç puta tapmadan müslüman olduğu için "Kerremallahü Vechehu", kahramanlığı ve çok cesur olmasından dolayı "Kerrar", "Esedallahül Galib" lakabları verilmiştir. Ayrıca takdiri ilâhiyeye gösterdiği tam rızadan dolayı da kendisine "Mürteza" denilmiştir.Ali (KV) Hz.leri Resûl-i Ekrem’in (SAV) sevgili arkadaşı ve Zülfikâr kılıcının sahibidir. Âkil, Kâmil ve muhakkiktir. Kevser şerbetinin dağıtıcısıdır. Şehidlerin önde geleni ve Ashabın cevheridir. Hz. Fatıma (RA) annemizin eşidir. Fatime binti Esed, öksüz kalan Muhammed (SAV) Efendimizi şefkat ve muhabbetle bağrına basmış, bir gece rüyasında evinin nur ile dolduğunu Kabe etrafındaki dağların Kabe'ye secde edercesine eğilir gibi olduğunu görmüş ve bir aslanın doğduğunu müşahade etmişti. Nebiler Nebisi (SAV) Fatime’ye: “Ey anne! Yüzünde bir değişme görüyorum, halin nasıldır?”, diye sordu. O da: “Oğlum biraz rahatsızım. Zira hamileyim.”, diye yanıt verdi. Bu sefer Resül Efendimiz (SAV): “Anne; doğacak çocuk erkek olursa bana bağışlar mısın?”, diye sorunca Fatime: “Vallahi bu doğacak çocuğu sana nezreyledim”, buyurdu. Âlemlerin Efendisi doğacak çocuğun salimen doğması için Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne dua etti. Nihayet 9 ay tamam olunca Fatime binti Esed Kâbeyi tavaf ederken sancısı tuttu. Beytullah'ın içinde İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ni dünyaya getirdi. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin alnının nuru ayan oldu. Âlemlerin Efendisi (SAV) annesine: “Adını ne koymak istersiniz?” diye sorunca, herkes fikrini beyan eyledi. Nebiler Nebisi Efendimiz (SAV) şöyle buyurdu: “Benim niyetim bu çocuğun adını Ali koymaktır. Zira Allah-ü Teâlâ Hz.leri de buna Ali dedi.” Bunun üzerine O’na Ali ismini koydular. Âlemlerin efendisi (SAV) İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ni yıkadı. Sağını yıkarken soluna, solunu yıkarken sağına dönderdi. Nebiler nebisinin gözleri yaşardı. Fatime binti Esed sordu: “Oğlum niye ağlıyorsun?” Âlemlerin efendisi: “Muhterem anneciğim! Bu çocuğu doğduğu gün ben gaslediyorum (yıkıyorum), o da beni ömrümün nihayetinde gasledecek (yıkayacak). Bu gözümün önüne geldi.” dedi. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri günden güne gürbüzleşip büyüdü. Beş yaşından itibaren nebiler nebisi ile yaşamış Resûli Ekrem’in (SAV) talim ve terbiyesinde yetişmiş, O yüce irfan hazinesinin feyzin den kana kana içmiştir. Çocuklar arasında ilk defa Muhammed Aleyhisselam’ın (SAV) Peygamberliğini tasdik edenlerdendir. Güzel ahlâkın canlı timsali idi. "Allah'ın Arslanı" diye tanınmıştı. Şecaati, metaneti, cesareti eşsizdi. Hiçbir vakit haddi aşmazdı. Hayatının sonuna kadar Hz. Resul’ün (SAV) yanından hiçbir surette ayrılmamış, daima meclislerinde bulunmuş, onu can kulağı ile dinlemiştir. Küçük yaşta müslüman olmuş ve Nebiyyi Zişan’ın (SAV) yüksek nazarına, muhabbetine mazhar olduğundan dolayı kendisinde harikulade meziyetler tecelli edip durmuş, Resul-i Ekrem’in (SAV) ilmen ve ahlaken varisi olmuştur. Resûl-i Ekrem (SAV): Ali benden, ben de Ali'denim.” buyurmuştur. Allah-ü Teâlâ Hz.leri hilafeti İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile tamamlamıştır. Bütün Sahabenin bahadırı ve alimi İmam-ı Ali (KV) Hz.leri olduğunda ulema ittifak etmişlerdir. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ne ve ona benzeyenlere indiği rivayet edilen Ayet-i Kerimelerinde Yüce Allah (CC) Hz.leri şöyle buyurmaktadır: “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra harcayan kimseler var ya, işte onların Rableri katında ecirleri (mükâfatlan) vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.” “İşle bu sevabtır ki, Allah’a (CC) iman edip salih ameller işleyen kullarını (onunla) müjdeliyor.”
2-İmam Hasan el-Mucteba (R.A.): İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri Resûlüllah (SAV) Efendimiz’in torunu, İslam Halifelerinin beşincisi, On İki İmamın da ikincisi, Ehli Beyt’in dördüncüsü. Hicretin üçüncü senesi (M. 625) Ramazan-ı Şerif’in onbeşinci salı günü Medine-i Münevvere'de dünya alemine teşrif etmişlerdir. Pederi alileri İmam-ı Ali (KV) Hz.leri olup Hz. Muhammed'in (SAV) kızı Fatımatüzzehra (RA) Hz.leri de annesidir. Dünyaya teşrifi müjdesinden şanlı Peygamberimiz (SAV) çok sevinerek kendisini kucağına almış ve kudsi feyizleriyle okşayıp ismi şerifini Hasan (RA) koymuştur. İsmi Hasan, lakabı “Zeki” ve “Mücteba”, Künyesi “Ebu Muhammed taki Seyyid Reyhanetün Nebi Sıbtun Nebi”dir. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz O’nun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okuyup ismini koydu. Yedinci günü akika olarak iki koç kesti. Sünnet ettirip, saçını da kestirip ağırlığınca gümüş sadaka verildi. İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri Medine'de Hicri 49. (M. 669) senesinde vefat etti. İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri alemlere rahmet olarak yaratılan Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz’in terbiyesiyle yetiştirilip, büyüdü. Bu çok az kimseye nasip olan fakat çok büyük şeref ve saadetti. Mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. Resûlüllah (SAV) Efendimiz tarafından pek çok Hadis-i Şerif ile iltifata mazhar oldu. Peygamberimiz İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri’ni çok sever ve ona şefkatle muamele ederdi. Zikir ve tarikat usulünü babası Şahı Velayetten alıp Kudsi Halet ve Rabbani Kemalat kazanarak ümmetin önderi olmuş, nice aşıkanı Hüda-i Hakk’a İsal ve Kemal sahibi kılmıştır. Kendisi gayet halim selim olup evsafı Muhammediyye’yi Cem'i Ali'nin sırlarına vakıftır. Peygamber’in (SAV) Kevserinin sakisi olup ayini dini Ahmediyi zahiren ve batinen icra eylemiştir. Yüce Allah (CC) Hz.leri bu hususta buyurur: “(Cennet Ehlinin) etraflarında (hizmet için) devamlı olarak taze çocuklar dolaşır ki, sen onları gördüğün zaman saçılmış inciler sanırsın.” Müfessirlere göre bu Ayet-i Kerime'deki cennet gençlerinin efendileri inci mercanları, İmam-ı Hasan (RA) ve İmam-ı Hüseyin (RA) Efendilerimizdir. Cebrail (AS) Yüce Allah (CC) Hz. leri katından alemlerin efendisine (SAV) gelip selam getirdi. İmam-ı Hasan (RA) ve İmam-ı Hüseyin’i (RA) işaret edip şöyle dedi: “Ya Muhammed (SAV)! Onları severmisin?” Peygamberimiz (SAV) buyurdu ki: “Evet. Evladena ekbadena (Evet evlatlarımız ciğerlerimiz , ciğerparelerimizdir.)” Cebrail (AS) dedi ki: “Ya Resûlüllah! Bu şehzadelerin biri cefa zehiri ile ölecektir. Birinin de kılıçla bağrını deleceklerdir.” Hz. Peygamber (SAV) buyurdu ki: “Bu işi kim yapacak?” Cebrail (AS) cevap verdi: “Ya Resûlüllah! Vefasız ümmetlerin yapacaklar.” buyurdu.
3-İmam Hüseyin ez-Zeki (R.A.): İmam-ı Hüseyin B. Ali (RA) Hz.leri, Resûlullah (SAV) Efendimiz’in torunu, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin ikinci oğlu, On iki İmam’ın üçüncüsü ve Ehli Beyt’in beşincisidir. Hicreti Nebeviyyenin altıncı yılında (M.626) Medine-i Münevvere’de doğmuştur.Cedd-i Azam, Fahri Alem (SAV) Efendimiz ellerine alıp sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okuyup ismi şeriflerini Hüseyin koymuştur. İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin nesebi: Hüseyin B. Ali B. Ebi Talib, B. Abdül-Müttalib B Haşim El-Kureyşi El-Haşimidir. Künyesi: Ebû Abdullah’dır. Lakabları: “Seyyidüşşühedadır”. Ümmü Haris (RA) Hz.leri anlatır: “Bir gün Resûlullah (SAV) Efendimiz’in huzuruna vardım. “Bir rüya gördüm, çok korktum.” diye arzettiğimde “Ne gördün?” diye sordular. “Sizin vücudunuzdan bir parça kestiler, benim yanıma eklediler.” dedim. “İyi görmüşsün. Fatıma’nın bir oğlu olacak ve senin yanında kalacaktır.” buyurdular. Bir müddet sonra İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri dünyaya geldiler.” İbni Abbas (RA) Hz.leri rivayet ediyor: “Nebiler Nebisi bir gün sabah namazından sonra İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ni çağırdılar. Mescidden çıkıp Fatımatüzzehra (RA) Hz.leri’nin evine gittiler. Peygamberimiz (SAV) İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ne kapıda durup kimseyi içeri sokmamasını emretmişlerdi, İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri doğmuş, melekler tebrik etmek için gelmişlerdi. Sahabe-i Kiram da bütün orada idiler. İçeri girmek istediler. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri: “İçeride dortyüz yirmi dört bin melek vardır.” dedi. Sahabe-i Kiram hadiseyi Nebiler Nebisi’ne (SAV) bildirdiler. Nebiler Nebisi (SAV) , İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ne: “Meleklerin sayısını nasıl bildin?” diye sordular. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri: “Melekler grup grup geliyorlardı. Her biri bir dil ile konuşurlardı ve sayılarını bildirirlerdi.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (SAV) Efendimiz: “Allah aklını ziyade etsin Ya Ali!” buyurdular. Resûlullah (SAV) Efendimiz İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri doğduğu zaman kulağına: “O cennet çocuklarının efendisidir (seyyididir).” diye seslenmişti. Yüce Allah (CC) Hz.leri Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki: “Allah-ü Teâlâ sizlerden ricsi, yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irade ediyor.” Esbab-ı Kiram sordular: “Ya Resulallah! Ehli Beyt kimlerdir?” O esnada İmam-ı Ali (KV) Hz.leri geldi. Mübarek hırkasının altına aldılar. Fatımatüzzehra (RA) Hz.leri geldi. O’nu da yanına aldılar. İmam-ı Hasan ve İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri de geldiler. Onları da öbür yanlarına aldılar: “İşte bunlar benim Ehli Beytimdir.” buyurdular. Bu ayeti kerime ile ilgili Hadis-i Şerifler, Resûlüllah (SAV) Efendimiz’in iki mübarek torununu sevmenin şart olduğunu belirtmektedir. İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin kutsal vücudunun karnından ayağına kadar olan kısmı fahri âleme benzerdi. Ashabın âlimlerinden, büyüklerinden olup günde bin rekat namaz kılardı. Yirmi beş defa hacca gitmiştir. İlmini, zikir ve tarikat usulünü babası Şah-ı Velayet’ten (RA) ve büyük kardeşi İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri’nden alarak Muhammedî Kemaller ve Samedani Ruhaniyyet ile mertebe-i Kusva (en büyük mertebe)'ye nail olup Kerdendadei Emri İlâhi olmuştur. On sene kadar imameti kübrada bulunarak Zahiren ve Batınen dini mübini Muhammediyye’yi ifa ederek kalplerin sevgilisi olmuş ve mübarek yaşları 57’ye ulaşmıştı. (Dünyada 56 yıl, 5 ay, 5 gün yaşadı)
4-İmam Ali el-Evsat (Zeyn'ül Abidin (R.A.)): Tabiin’in büyüklerinden ve Oniki İmam’ın dördüncüsü. Hicret-i Nebeviyye’nin 46. ve (M. 666) senesi, Şaban-ı Şerif’in onbeşinci perşembe günü Medine-i Münvvere’de doğmuştur. İsmi Ali bin Hüseyin B. Ali B. Ebi Talib'dir (RA). Lakabları “Zeynel Abidin”. Babası İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri, annesi Acem Padişahının kızı Şehri Banu’dur. Her gece bin rekat namaz kılmaya devam ettiğinden ismi şerifleri “Zeynel Abidin” namiyle iştihar etmiştir. İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin oğlu olup bütün zürriyeti bundan vücuda gelmiştir. Diğer oğullarının nesli kesiktir. Zikir ve tarikat usulünü babası İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nden alıp Zahir ve Batın ilimlerinde rabbani bir âlim olmuştur. Her hususta mahir olduğundan kendisi hakkında tabiunun büyüklerinden olan İmam-ı Zahidi (Allah ona Rahmet etsin) “O’ndan daha fakih görmedim.” demiştir. Birçok duaları, “Cami Sahife-i Kamile” adında bir eseri vardır. Bidayeti hallerindeki münacatı alimler ve sofiler arasında meşhurdur. Fazlı ve kemali bahir çok kerametleri vardır. İmamlığı yani tasavvufta insanlara feyz vermesi doğru yola kavuşturması otuzdört sene sürmüştür. Hadis Fıkıh ve Tasavvuf ilminde alimdir. Eshab-ı Kiram'dan çoğunu görmüştür. Şeriatı Ahmediyye ve Tarikatı Muhammediyye üzre İlâ-i Kelimetullah eylemiştir. Kerbela’da İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri şehit edilir edilmez ehli beyt çadırları Yezidin ordusu tarafından ateşe verilip eşyaları yağma edildikten sonra kadın ve kızlar çıplak develere bindirilip Şama götürülmek üzere yola çıkarıldılar. İmam-ı Hüseyin (RA) Efendimiz’in mübarek başı Şama getirildikten sonra Şam ve Medine'de defnedilmiş, fakat bilahare İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri, babasının o mübarek kesik başını kerbelaya gönderip orada bedeninin yanında gömdürmüştür.
5-İmam Muhammed el-Bakır (R.A.): Ehli Beyt’ten. On İki İmam’ın beşincisi, İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin torunu ve İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri’nin oğludur. Hicri 57 (M. 676) senesinde, Receb ayının ilk Cuma günü Medine-i Münevvere'de Âlem-i Şühuda ayak basmıştır. İsmi şerifleri: “Muhammed” Künyeleri: “Ebu Cafer”. Lakabları: “Bakır”. Annesi İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri’nin kızı Fatime’dir. Zikir ve Tarikat usulünü babası İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri’nden alıp safilerin kamillerinden olmuştur. Zamanında, bütün dünyadaki evliyanın feyz kaynağı olup, evliyalık yolunda olanlara feyz, bunun vasıtası ile verildi. İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri, Medine’nin büyük fıkıh âlimlerindendir. Eshab-ı Kiram’dan Cabir (RA) Hz.leri ve Hz. Enes (RA) Hz.leri ile görüşüp onlardan ve ayrıca tabiinden olan büyük zatlardan hadis-i şerifler rivayet etti. İmamlığı on dokuz sene sürdü. Bütün ilimlere vakıf olduğu için kendisine, ilimde ve fazilette üstün manasına gelen “Bakır” denilmiştir. Ebu Nasır (RA) hikâye ediyor: Hz. İmam’dan (RA) sordum ki: ‘Siz hakikaten Resûlüllüh (SAV) Efendimiz’in zürriyetinden misiniz?’ Buyurdu ki: ‘Evet.’ Tekrar sordum: ‘Siz de Resûlüllah (SAC) Efendimiz’in ilimlerine varis misiniz?’ Buyurdular ki: ‘Evet.’ Dedim ki: ‘Öyle ise ölüyü diri ve körü görücü ve alacayı şifaya kavuşturmaya kadir misiniz?’ Dedi ki: ‘Hakk’ın (CC) izniyle kadirim.’ Sonra elini gözlerimin üzerine koyup: ‘Ya Şafi’! ’ dedi. O anda gözlerim açılıp yeri ve göğü gördüm. Bir elini gözlerime mesedince gözlerim eski haline geldi ve buyurdu ki: ‘Ey Eba Nasr! Eğer kıyamet gününde hesapsız cennete girip Allah (CC) Hz.leri’nin cemalini müşahade etmek dilersen, âmâ olarak kal ve eğer sual ve cevap vermek dilersen yine gözünü açayım.’ Dedim ki: ‘Öyle ise âmâ kalırım.’ Müteakiben buyurdular ki: ‘Biz Ehl-i Beyt’i Rahmeten lil âlemin’den ve Şecere-i Nübüvvet’teniz. İlim ve hikmet menbaı, ilim ve irfan madeni olduğumuzdan halkın belâsını çekeriz. Çünkü halkı Hakk’a davet ederiz. Fakat onlar kelamımızı anlamazlar. Hallerine terk etsek maksuda nail olamazlar. Onun için halkın belâsını çekeriz.’
6-İmam Cafer es-Sadık (R.A.): İslâm alimlerinin gözbebeklerinden olup, Seyyid ve Oniki İmam’ın altıncısıdır. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin torununun torunu olup, Seyyid yani nebiler nebisinin zürriyeti, Esbab-ı Kiramı görmekle şereflenen tabiin devrinin yükseklerinden olup Hicri 83 (M. 702) senesinde 19 Nisan Çarşamba, Rebi-ul Evvel ayının onyedisinde Pazartesi günü Medine-i Münevvere'de doğdu. Silsile-i Aliyye’nin dördüncüsüdür. Künyesi: “Ebu Abdullah”tır. “Tahir”, “Fadıl” gibi birçok lakabı vardır. En meşhuru “Sadık”tır. Babası İmam- Muhammed Bakır (RA) Hz.leri, onun babası İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri, onun babası İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri, ve onun da babası İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’dir. Annesi Ümmü Ferve’dir. Annesinin babası Kasım, onun babası Muhammed ve onun babası da Ebubekir Sıddık (RA) Hz.leri’dir. Usulü, zikri ve tarikatı babası İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri’nden, Ahzü Telakki edip hakaik ve dekaik ilimlerine nail olmuştur. Evliyanın büyüklerinden. Garip halleri ve kemalâtı seniyyeleri beşer aklının alamayacağı kadar yüksektir. Takilerin İmamı ve fakirlerin Melcei idi. İsteseydi geceyi gündüz ve gündüzü gece ederdi. Buyuruyorlar ki: “Asfiya ile oturup kalkmak selamet caddesine götürür.” Şiddet ve sıkıntılı zamanlarında dedesi İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin duasını okurdu: “Ey şiddet ve sıkıntı zamanında benim yardımcım, hiç uyumayan gözünle bana ecir ver. Zail olmayan rüknünle beni geçindir.” diye dua ederdi. Kendisi halim selim Ruhani bir Nur-i İlâhi idi. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri ilmi, Oniki İmam’dan beşincisi olan babası İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri’nden öğrendi. İlim ve fazilette zamanının bir tanesi oldu. Bütün talebelerini hertürlü ilim dalında yetiştirdi. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nin en meşhur talebesi, Hanefi mezhebinin kurucusu ve Ehl-i Sünnet’in reisi olan İmam-ı Azam Ebu Hanife Nu'man bin Sabit (RA) Hz.leri’dir. İmam-ı Azam (RA) Hz.leri, İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nin derslerine ve sohbetlerine devam ederek o gizli ve aşikâr marifet kaynağından ilim ve evliyalık yolunda çok istifade etti. İmam-ı Azam (RA) Hz.leri O’nun huzurunda kavuştuğu yüksek mertebeleri anlatmak için: “O iki sene olmasaydı, Numan helak olmuştu.” buyurmuştur. Kalbi bütün kötü huylardan temizleyip, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’ne kavuşmak için lazım gelen marifetleri, ibadet ve işleri öğreten tasavvuf yollarının çeşitli isimler alması, başka başka olduklarını göstermez. Aynı mürşidin talebeleri, birbirlerini tanımak ve hocaları (Mürşidleri) ile öğünmek için bulundukları yola mürşidlerinin isimlerini vermişlerdir. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri vasıtasıyla gelen yolda (Zikr-i Cehri yani aşikâre yüksek sesle yapılan zikir) bütün tasavvuf (Tarikat yolları), İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nde birleşmekledir. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri iki yoldan Resulullah’a (SAV) bağlıdır. Birisi babasının yolu olup, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri vasıtasıyla Resulüllah (SAV) Efendimiz’e bağlıdır. Bu yola “Velayet yolu” denir. İkincisi, Anasının babalarının yolu olup, Ebubekir (RA) Hz.leri’nin vasıtası ile Resulullah (SAV) Efendimiz’e bağlanmaktadır. Bu yola da “Nübüvvet Yolu” denir. İmam- Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri evliyalık (Velayet) üstünlüklerine İmam-ı Ali (KV) Hz.leri İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri, İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri, İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri ve babası İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri yolu ile kavuşmuştur. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri Peygamber (SAV) Efendimiz’in milletinin (dininin) sultanı, peygamberlik kemalatının (üslünlüklerinin) burhanı (delili, senedi), hakikatların alimi, evliyanın günüllerinin meyvasi, Resulullah’ın (SAV) varisi, ariflerin, hak âşıklarının serveri (önderi) idi. Aşk sahiplerinin rehberiydi. Tefsir ilminde eşi yoktu. Namazda kendinden geçerdi, düşüp bayıldığı olurdu. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri Ehl-i Beyt’ten olup, Ehl-i Sünnet’in gözbebeğidir. Ehl-i Sünnet’in reisi olan İmam-ı Azam (RA) Hz.leri’nin marifette, tasavvuf (tarikat) ilimlerinde hocasıdır. Ehl-i Sünnet vel Cemaat ve Ehl-i Beyt sevgisi ile doludur. Yani Ehl-i Beyt’i sevenler ve onların yolunda gidenler, aslında Ehl-i Sünnet vel Cemaat olanlardır. Ehl-i Beyt’e olan hakiki sevgisinden dolayı İmam-ı Şafi (RA) Hz.leri’ne “Rafızi” diyenler oldu. Halbuki o, kimseyi kötülemedi, hepsini sevdi. Nitekim bütün Ehl-i Sünnet alimleri: “Ehl-i Beyt’i sevmek ,ahirete iman ile gitmeye, son nefeste selamete, hidayete kavuşmaya sebep olur.” buyurdular. İmam-ı Şafi (RA) Hz.leri buyurdu ki: “Sizi sevmeyi, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri Kur’an-ı Kerim'de emrediyor. Namazlarında size dua etmeyenlerin namazlarının kabul olmaması, kıymetinizi, yüksek derecenizi gösteriyor. Şerefîniz ne kadar büyüktür ki, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri Kur'an-ı Kerim'de sizi selamlıyor.” İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.ler, Tasavvuf (Tarikat) ilminde yüksek marifetlere kavuşmuş olan bu bu bilgileri arzu edenlere öğreterek onlara mürşidlik, rehberlik etmiştir. Resulullah (SAV) Efendimiz’in nurlu yolunu hiç değiştirmeden, apaçık ve tam doğru olarak bu güne kadar ulaştırmada Ehl-i Sünnet Alimlerinin hizmeti çok büyüktür. Bu büyük hizmet için, aralarında vazife takdimi yaparak zamanımıza kadar gelmesine sebep olmuşlardır.
7-İmam Musa el-Kazım (R.A.): Esbab-ı Kiram’ın sohbetinde bulunmakla şereflenen, Tabiin devrinin yüksek âlimlerinden ve evliyanın büyüklerinden İmam-ı Musa-i Kazım (RA) Hz.leri Oniki İmam’ın yedincisidir. Hicret-i Nebeviyye’nin 128. (M. 745) senesi Safarül hayrın yedinci Pazar günü Haremeyni Muhteremeyn arasında bulunan “Evba” mevkiinde ve İbrahim İbn Velid’in saltanatı zamanında doğmuştur. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nin oğlu, İmam-ı Rıza (RA) Hz.leri’nin babasıdır. Resulullah (SAV) Efendimiz’in torunu olup, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile Fatımetüzzehra (RA) annemizin evlatlarındandır. İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin çocuklarından olduğu için “Seyyid”dir. Asıl adı “Musa bin Cafer-i Sadık bin Muhanımed Bakır bin Ali Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib”tir. Künyeleri “Ebül Hasan” ve “Ebıı İbrahim”dir. “Kazım”, “Sabır”, “Salih”, “Emin” gibi birçok lakabları vardır. En meşhuru “Kazım”dır. O’na yumuşak huylu olduğundan, kendisine kötülük yapanlara dahi kızmayıp onları bağışladığından, gazabına hakim olduğundan “Kazım” lakabı verilmiştir. Muhterem annesinin adı “Humeyde-i Berberiyye”dir. İmam-ı Musa-i Kazım (RA) Hz.leri usuli zikri ve tarikatı, babası İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nden alarak Esrar-ı Ahme-diyye’yi cami ve Envari Kudsiyyeyi lami bir kutbi cihan ve sahibi zaman olmuştur. Yüksek bir âlim ve büyük bir evliyadır. Din bilgilerinde ictihad derecesine yükselmişti. Her ilimde İmam, Üsdad ve büyük bir rehberdi. Çok ibadet eder, geceyi hep namazla geçirirdi. Bu hallerinden dolayı kendisine “salih kul” adını vermişlerdi. Tasavvuf (tarikat) ilminde ve Ehl-i Sünnet’in gö/zbebeğidir. Tasavvuf tarikat ilmini Nebiler Nebisi’nden (SAV) sonra Oniki İmam Efendilerimiz ve tasavvuf âlimleri öğretip kalblere akıttılar. Oniki İmam Efendilerimiz’in (RA) her biri Ehl-i Sünnet itikadındaki müslümanların gözbebeğidir. Onların hepsini sevmeyi Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni sevenlerin hepsi dünya ve ahiret saadetlerinin sermayesi bilmişlerdir. Resûlüllah (SAV) Efendimiz’in üç vazifesinden biri de tasavvuf marifetlerini, bilgilerini öğretmek ve kalblere yerleştirmekti. Fıkıh işlerini öğreten âlimlere “Fukaha” denildi. Tasavvuf bilgilerinin de Nebiler Nebisi’nden (SAV) itibaren Seyyid-i Silsile-i Saadat Efendilerimiz (RA) zamanımıza kadar gelmesine vesile olmuşlardır.
8-İmam Ali er-Rıza (R.A.): Oniki İmam’ın sekizincisi, İmam-ı Muhammed Cevad Taki (RA) Hz.leri’nin babasıdır. Hicret-i Nebeviyye’nin 153. (M.770) senesi RabiulAhir ayının onbirinci Perşembe günü, Halife Mansur’un hükümdarlığı zamanında Medine-i Münevvere’de dünyaya teşrif ettiler. İsmi şerifleri “Ali”, künyeleri “Ebül Hasan Sani”, lakapları “Rıza”dır. Pederi İmam-ı Musa-i Kâzım (RA) Hz.leri annesi de Necmiyye’dir (RA). Nesebi, Ali Rıza bin Musa-i Kâzım bin Cafer-i Sadık bin Muhammed Bakır bin Ali Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib’dir. İmam-ı Musa-i Kâzım (RA) Hz.leri: “O’na kendi künyemi bağışladım.” buyurmuşlardır. Babasına dediler ki: “Halife Me’mun ondan razı olduğu için mi oğlun Ali’yi Rıza diye çağırıyorsun?” Hz. İmam (RA) Hz.leri cevaben: “Hayır! Allah-ü Teala (CC) Hz.leri ve Resulü razı oldukları içindir.” buyurdu. O’na (RA) uyanlar ve muhalifleri de O’ndan (RA) razıydı. Usuli Zikir ve Tasavvufu (tarikatı) babası İmam-ı Musa-i Kâzım (RA) Hz.leri’nden alıp Horasan şahı ve zamanın sahibi olmuştur. Füyuzati Maneviyye ve Kemalati Ruhiyyesi pek yüksek olduğu cihetle bütün alemi hayrette bırakmıştır. Ta şark ve garbın uzak bölgelerinden ziyaretlerine gelerek Atebei Ulfasına (yüksek eşiklerine) yüz sürerlerdi. Huzuri saadetlerine gelen ziyaretçiler: “Ya İmamı Kainat! Sen Eşrefi mahlukatsın.” dediklerinde onlara cevaben: “Hayır! Yanlış, kimin takvası ziyade ise Eşrefi mahlukat odur.” deyip “İnne Ekremeküm İndellahi Etgaküm.” ayetini okurdu.
9-İmam Muhammed el-Cevad (R.A.): Oniki İmam’ın dokuzuncusudur. Hicret-i Nebeviyye’nin 195.nci senesi (M. 810), Recep ayının onunda Cuma günü Halife Muhammed asrında Medine-i Münevvere’de dünyaya teşrif ettiler. İsmi şerifleri “Muhammed Cevad bin Ali bin Musa-i Kâzım bin Cafer-i Sadık bin Muhammed Bakır bin Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib”dir. Künyeleri: “Ebu Cafer”, “Sani”. Lakabları “Taki ve “Cevad”dır. Babası İmam-ı Ali Rıza (RA) Hz.leri, Valideleri Reyhane’dir (RA). İmam-ı Muhammed Cevad Taki (RA) Hz.leri Resûlüllah (SAV) Efendimiz’in torunu olup, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile Hz. Fatıma’nın (RA) evlatlarındandır. İmam-ı Şah Şehid-i Kerbela Hüseyin (RA) Hz.leri’nin torunlarından olduğu için “Seyyid”dir. Bir gün halife Me'mun ava çıkarken, bir çocuğun oynadığı sokaktan geçti. Geçtiği esnada bütün çocuklar sokaktan kaçtı. Yalnız Hz. İmamı Taki olduğu yerden ayrılmadı. Bunun üzerine Halife Me'mun ona yaklaşarak: "Ey çocuk, bütün çocuklar kaçtığı halde, sen neden kaçmadın? diye sorunca, İmam-ı Taki (RA) Hz.leri: “Ey Emirül Mü'minin. Yol dar değil ki, kenara çekilip genişleteyim. Suçum yok ki, senden korkup kaçayım. Senin suçsuz kişileri incitmeyeceğine inanıyorum.” diye cevap verdi. Bu güzel yüzlü ve sözlü çocuk, halifenin hoşuna gitti. O’na: “Sen kimin oğlusun?” diye sorunca, İmam-ı Ali Rıza’nın (RA).” diye cevap verdi. Halife İmam-ı Ali Rıza (RA) Hz.leri’ni rahmetle andı. Halife bir müddet gittikten sonra av kuşu olan doğanı serbest bıraktı. Doğan bir süre sonra pençesinde yarı canlı bir balıkla geri döndü. Halife bu duruma şaşırdı. Av dönüşü yine aynı yoldan döndüler. İmam-ı Taki (RA) Hz.leri’nin bulunduğu yere gelen halife: “Ey Muhammed! Benim av kuşumun bu gün ne avladığını biliyor musun?” diye sordu. İmamı Taki Taki (RA) Hz.leri: “Evet ey halife. Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri suda küçük bir balık yarattı. Halifenin av kuşu da bunu avladı ki, Resûlüllah'ın (SAV) sülalesinin kerametleri meydana çıksın.” diye cevap verdi. Me’mun hayret içinde İmam-ı Muhammed Cevad Taki Taki (RA) Hz.leri’nin yüzüne baktı ve: “Sen gerçekten İmam-ı Ali Rıza’nın (RA) oğlusun.” dedi. İmam-ı Cevad Taki (RA) Hz.leri’ne ihsan ve ikramlarda bulunarak onu yanına aldı. Bir süre sonra halife Me’mun meclisinde: “Kızım Ümmü Fadlı Muhammed Cevad'a (RA) vermek istiyorum. Sizler ne dersiniz?” diye sorunca, veziri ve yakınları: “Bu öksüze kızınızı nasıl veriyorsunuz?” diye sordular. Halife onlara; “Küçük yaşta ilim ve marifetine hayran kaldığım için kızımı ona veriyorum. Bağdat uleması arasında, ona cevap verecek âlim bulamıyorum.” dedi. Onlar yine muhalefet edince Halife: “En derin âlimlerden birini seçiniz. Muhammed Cevad (RA) ile imtihan ettirelim.” dedi. Muhalifler, ulema arasında en meşhur olan Yahya bin Eksem’i seçtiler. İmtihan günü bütün devlet erkanı ve meşhur âlimler geldiler. Hz. İmam-ı Muhammed Cevad Taki (RA) Hz.leri’nin ilmini anlayamayanlar, Yahya bin Eksem’e: “Senden Muhammed Cevad'ı (RA) yenmeni istiyoruz.” dediler. Halife Me’mun, Hz. İmam’ı (RA) sağ yanına, Yahya bin Eksem’i de sol tarafına oturtarak Yahya bin Eksem’e: “Sen yaşlı olduğun için önce sen sor.” dedi. Yahya bin Eksem çeşitli ilim dallarından yüze yakın soru sordu. Hz. İmam (RA) hepsinin cevabını eksiksiz verdi. Yahya bin Eksem sükut etti. Halife Hz. İmam’a dönerek: “Sen Yahya bin Eksem’e bir soru sor.” dedi. Hz. İmam (RA) Yahya bin Eksem’e dönerek: “Ya Yahya! Sabahın erken saatlerinde bir adam bir kadına bakınca bu bakış haram oluyor. Kuşluk zamanı aynı erkek aynı kadına bakıyor, bu bakış helal oluyor. Öğle zamanı olunca bu erkeğin bu kadına bakması haram, ikindi zamanı gelince helal oluyor. Akşam olunca tekrar haram, yatsı zamanında yine helal, gece yarısından sonra tekrar haram oluyor. Şafak vakti tekrar helal oluyor. Bu hanım, bu erkeğe bu zamanlarda neden helal, neden haram oluyor?” diye sordu. Yahya bin Eksem: “Ey Resûlüllah’ın (SAV) torunu, lütfedip bu sualin cevabını açıklarsanız, bize büyük ihsan etmiş olursunuz.” dedi. Bunun üzerine Hz. İmam (RA): “Bu kadın bir cariye imiş. Sabahın erken saatlerinde bir adam ona şehvetle baktı, bu haram idi. Güneş çıktıktan sonra sahibinden satın alınca kendisine helal oldu. Öğle zamanı azad etti, yine haram oldu. İkindi zamanı gelince onunla evlendi, yine helal oldu. Akşam olunca zihar denilen yemini edince tekrar haram oldu. Yatsı vakti zihar yemininin keffaretini verince tekrar helal oldu, gece yarısında tek talak ile boşadı, haram oldu. Sabah olunca bundan vazgeçti, tekrar helal oldu.” diye bu soruyu açıkladı. Yahya bin Eksem: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri senden razı olsun. Resulüllah (SAV) Efendimiz’in soyundan olmayana bu maharet ve ilim nasib olmaz.” deyince Halife Me’mun buna sevinerek o mecliste kızı Ümmü Fadlı İmam-ı Muhammed Cevad Taki Taki (RA) Hz.leri’ne nikahladı. İmam-ı Muhammed Cevad Taki Taki (RA) Hz.leri daha küçük yaşta büyük ve derin alim olmuştur. Me’mun kızı Ümmü Fadlı Hz. İmam’a nikâh edince onları Medine’ye gönderdi. Hz. İmam ve hanımı Kûfe'ye vardılar. Hz. imam bir mescide girdi. Abdest almak için su istedi. Caminin avlusunda bulunan ve meyve vermemiş olan bir sidre ağacının dibinde abdest aldı. Namaz kıldıktan sonra ağacın yanına geldiler. Ağaç taze meyve vermişti. Meyve çok tatlı ve çekirdeksiz idi. Cami cemaati o meyvelerden bereketlenmek için yediler. İmam-ı Muhammed Cevad Taki (RA) Hz.leri usul-i zikir ve tasavvufu (tarikatı) babası İmam-ı Ali Rıza Taki (RA) Hz.leri’nden alarak Füyuzat-i Maneviyyc ve Esrar-ı Muhammediyye’ye mazhar olmakla, Takilerin serveri ve safilerin rehberi bir Nur-i Rabbani olmuştur.
10-İmam Ali en-Naki (R.A.): Oniki İmam’ın onuncusu. Hicret-i Nebeviyye’nin 204. (M.829) yılı Receb-i Şerif’in onüçünde Halife Me’mun zamanında Medine-i Münevvere’de vücud sahrasına ayak bastı. İsmi şerifleri “Ali”, Künyeleri: “Ebü'l Hasen-i Askeri”dir. Lakabları “Naki”, “Hadi” “Mütevekkil” ve “Nasıh”tır. Pederi İmam-ı Muhammed Cevad Taki (RA) Hz.leri, Validei Muhteremeleri Ümmül Fazl binti Me’mun’dur. İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri Resulüllah (SAV) Efendimiz’in torunu olup, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile Fatımatüzzehra (RA) Hz.leri’nin evlatlarındandır. İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin torunlarından olduğu için “Seyyid”dir. Asıl adı “Naki bin Muhammed Cevad Taki bin Ali bin Musa-i Kâzım bin Cafer-i Sadık bin Muhammed Bakır bin Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib”dir. İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri usuli zikir ve tasavvufu (tarikatı) babası İmam-ı Muhammed Cevad Taki (RA) Hz.leri’nden alıp ruhani halleri ve kemâl vasıflarıyle pek yüksek olarak “KIDVATÜL ULEMA VE HÜCCETÜL ASFİYA” lıkla istibat etmiştir.
11-İmam Hasan el-Askeri (R.A.): İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri Oniki İmam’ın onbirincisidir. Hicret-i Nebeviyye’nin 232. (846) Rabiül-Evvel’in dördüncü gününde halife Vasik devrinde Medine-i Münevvere'de dünyaya geldi. İsmi şerifleri “Hasan”, Künyeleri “Ebu Muhammed”, Lakabları “Askeri”, “Zeki”, “Halis”, “Sirac” ve “Has”tır. Pederi alileri İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri, valideleri de Susen’dir. Babasının olduğu gibi kendisi de “Askeri” ismi ile meşhur olmuştur. Zikir ve Tasavvuf (tarikat) usulünü babası İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri’nden alarak Pişüvari zeman ve mukteda-i ehli iman olmuştur. Türlü faziletleri ve nice kerametleri vardır. İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri cesur, kerim, cömert ve alim bir zattı. Yalnız bir oğlu olup, o da Oniki İmam’ın onikincisi yani sonuncusu olan İmam-ı Muhammed (RA) Hz.leri’dir.
12-İmam Muhammed el-Mehdi ve'l Kaim (R.A.): İmam-ı Muhammed Mehdi (RA) Hz.leri Oniki İmam’ın on ikincisidir. Hicret-i Nebeviyye’nin 258. (M. 871) senesi Ramazan-ı Şerif ayının 23. Cuma günü Abbasi halifesi Mu’tasım zamanında, Bağdat’ta Samarra adlı mahalde, dünyaya ayak basmışlardır. Doğacağı gece babası evinde bulunan teyzesine: “Teyzeciğim! Bu gece bizim evde bulun. Allah-ü Teâlâ (CC) Hz. leri bize, yerimize geçecek bir evlad verecektir.” dedi. Teyzesi: “Hanımın Nercis’de hamilelik alametleri yok. Oğlun kimden olacak?” deyince babası İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri: “Nercis hamilelik yükünü çekmeyecek, ancak doğum zamanı belli olacak.” dedi. Pederi İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri, anneleri Nercis Hatun’dur. İsmi şerifleri “Muhammed”, Künyeleri “Ebul Kasım”, Lakabları; “Mehdii Kaim”dir. Teyzesi anlatır: “Gece teheccüd namazına kalktım. Mehdi (RA) Hz.leri’nin annesi Nercis Hatun da kalktı. Kendi kendime: ‘Sabah oluyor henüz doğum halleri meydana çıkmadı.’ diyordum. İmam-ı Askeri (RA) Hz.leri’nin sesini duydum. ‘Teyzeciğim! Nercis Hatun’un odasına git!’ dedi. Nercis Hatun’un odasına gittiğimde beni karşıladı. Vücudu titriyordu, onu bağrıma basıp İhlas ile Kadr sûrelerini ve Ayet-el Kürsi’yi okudum. Çocuk da annesinin karnında bunları okuyor, sesi duyuluyordu. Bir ara oda aydınlandı, baktım çocuk doğmuştu. Babası: ‘Teyzeciğim! Çocuğu getir!’ dedi. Çocuğu sarıp götürdüm. Dilini çocuğun ağzına dokundurup: ‘Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin izniyle konuş’ dedi. Çocuk besmele çekip bir Ayet-i Kerime okudu. O sırada etrafımızı yeşil renkli kuşlar sardı. Bunların Melekler olduğunu öğrendim.” Muhammed Mehdi (RA) Hz.leri usuli zikir, tasavvuf (tarikatı) babası İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri’nden ahzü telakki ederek sahibi zaman ve Hüccetül Burhan olmuştur. Asrında Kutbiyyeti haiz olan Ali İbni Hüseyin Bağdadi’nin (RA) irtihali üzerine Hz. İmam (RA) namazını kılarak Şuniziyye’deki kabrine defnetmiş, kendisi kutbiyyet makamını ihraz etmiştir.
Görüldüğü gibi bu zat-ı kiramların hepsi Ehl-i Beyt'i Nübüvvet'tendir. Hazreti Resulullah (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde Ehl-i Beyt ile ilgili şöyle buyuruyorlar:
-“Her Peygamberin mensup olduğu yakınları vardır. Fatıma (R.A.) evladı böyle değil. Ben onların velisiyim ve yakınlarıyım. Onlar benim fıtratımdır. Benim tınetimden yaratılmışlardır. Onların üstünlüğünü yalanlayanların vah haline. Onları seveni Allah (CC) Hz.leri sever, onlardan nefret edenden, Allah (CC) Hz.leri nefret eder." (Ramuz el-Hadis. 1678 N.H.Ş.)
Cenab-ı Sani Zu'l Celal (c.c.) Hazretleri On İki İmamlar (R.A.)'ın Al-i himmet ve nazarlarından bizleri mahrum etmesin (Amin)...