Entelektüel
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Konu başlıkları |
[değiştir] Giriş
Kafası işleyen kişi, fikir adamı. Tahsilli, bilgili kişiye eskiden münevver denilirdi, sonra buna aydın denildi. Entelektüelin ise, Batı'dan gelen bir kavram olarak, düşünüre yakın bir anlamı vardır. Tahsilli olan herkes aydın olmayabilir veya her aydın aydınlanmış olmayabilir. Entelektüel bütün bunların toplamıdır: Aydın, alim, filozof, hakikat arayışçısı, düşünür, direnişçi, yol gösterici, dünyayı değiştirici. Belli bir sınıfın, yerin, zamanın entelüktüeli olabilir.
[değiştir] Tarihçe
İlk toplumlarda şefler, şamanlar, din adamları, filozoflar, düşünüş, bilgi ve kavrayış önderleri oldular. Ancak Rönesans'tan günümüze filozoflar, bilim adamları, sanatçılar, ansiklopedistler bilgi ile toplumları değişime uğratabilmişlerdir. Buna rağmen ilk entelektüelden, Platon'dan Aristo'dan bu yana güneş altında yeni bir şey yoktur. Terim entelijensiya şeklinde geniş çapta fikir dünyası kişilerini tanımlamada kullanılmaktadır. 19. yüzyılda Rusya ve Polonya'daki önder anlamı eskimiştir.
Osmanlı'da ulema (alimler) bilgiyi kuran, taşıyan, egemen hale getiren bir sınıftı. Cumhuriyette ise Türk aydınlanmasının aydınları ortaya çıktı. Fikir dünyasına ait bu tanım iki tip aydın üretti: Ruhban, gelenekçi entelektüel ve laik, yenilikçi entelektüel. Her ikisinde de ilkçağdan kalma misyonculuk, yani cahil kitleyi adam etme tavrı görüldü. Yeniçağda bilginin bireyselleşmesi ve spekülatiften aksiyona geçmesiyle bir sınıfın, bir ideolojinin temsilcisi olarak yerleşti. Siyasi iktidarın karşısında oldu.
Ancak dünya politik ve ekonomik gelişmeleri entelektüeli sınıfından, ulusundan kopararak, sınıf üstü bir sırça köşk düşünürü haline getirdi. En hayati kavramlar olan insan hakları, yoksulluk, eşitlik, özgürlük yerine milliyetçilik, gelenekçilik, devletçilik savunucusu bir kitle halinde fikir dünyasında statükocu kimliğine büründü. Bir davanın inatçı savunuculuğundan otoritenin sözcülüğüne, devrimcilikten mistikliğe, toplumculuktan içedönüklüğe. Entelektüel esas anlamıyla hiçbir yere bağlı olmayan çoğunlukla sefil iken, devletin eteğine yapıştı. Sürgün ve ezilmişlerden yana iken, iktidarların teorisyeni oldu.
Yeni Osmanlıların fikir dünyasındaki devrimciliği yankı uyandırdı, ancak hemen hepsi halk gözünde yabancı, devlete veya bir yere avuç açan memur tipinde aydınlardı. Herşey ikiye bölünmüştü, alaturka ve alafranga. Entelektüel ütopyacılık halka düşman, ayrı bir dil geliştiren bir yola girdi. Kendisinin bile anlamadığı bir dil: Eğitsel sorunsalların strüktürel analizinin yapıçözümsel izlekleri.. gibi tarzanca düşünüp konuşmaya başladı. Meslekleşenler, yani topluma doktor, avukat, öğretmen olarak katılanlar halka gidecek yerde Batı'da kurtuluş aradı. Memur zihniyeti, fikriyatı öldürdü, çıkarcılığı körükledi.
[değiştir] Görünüşler
Halktan kopan, burjuvaya özenen, iktidara yamanan entelektüel bu defa doğal yalnızlığına değil, hak ettiği olumsuzluğa sürüklendi. İhanetle, kızıllıkla, dinsizlikle, mürteci olmakla suçlananlar yerini sessiz cehalete bıraktı. Yine de bağımsızlığı, kültür sorunlarını, iktisadi geriliği gören ve bunun çilesini çeken entelektüeller vardır.
Dünyaca benimsenmiş bir entelektüel tipi yok. Kimi sofist, kimi ruhban, kimi hümanist, kimi liberten iken şimdi çoğunlukla neo.
[değiştir] Kaynaklar
Cemil Meriç, Bu Ülke, İletişim Y. 1996. Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 1976 bs. Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, 1977. Niyazi Berkes, Türk Düşününde Batı Sorunu, 1978. Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat, Ank.1999. Cogito, s.31, Bahar 2002.