Çifte minareli medrese
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Erzurum Ulu Camii'nin doğusunda, "Tebriz Kapısı Çarşısında" bulunan bu Mamurenin en çok yaygın ve bu gün yaşayan ismi ÇİFTE MINARELER veya ÇİFTE MINARELİ MEDRESE' dir. Mamure kesme taştan ve müstakil planla inşa edilmiştir. Cephede minare kaideleri öne doğru çıkıntılıdır. İki minare arasında nebati geometrik tezin atlı istalaktitli Taç Kapısı vardır. Minare kaidelerinin alt ön kısmında müstakil bir komi üzerinde iki "Selçuk Arması" vardır. Batıdaki armada, altta ağzını açmış iki yılan, ortada dilimli bir yaprak, bunun üstünde çift başlı bir kartal vardır. Doğuda bulunan simetriğine yaprak ve kartal işlenmemiştir.
Dam hizasında çift kat korniş içerisinde çinililerle süslü ortasında Allah-Muhammet ve dört çariyari güz inin ismi yazılıdır. Yari üstün vari sütunların meydana getirdiği minarelerin üzerleri çini tezinatlı şerefe altları istalaktitlidir. Şerefelerin üst kısmı bir rivayete göre hiç yapılmamış, bir rivayete göre de yıkılmıştır. Eser bütünüyle 35 x 48 m²’lik bir alanı kaplar. Taç kapıdan geniş bir avluya geçilir. Avlunun etrafı sütunlarla çevrilidir. Öğrenci odaları avlunun etrafında yer alır. Bu gün yıkık olan güneydeki eyvana bitişik kümbet vardır. Kümbet kübik bir kaide üzerine pologonal bir gövde ve konik külahtan oluşmaktadır. Eser heyeti umumiyesiyle Selçuk stilinde XIII. asrın sonlarına doğru yapılan, önemli bir hadise ile tezinatı yarım kalan ve "Fakülte Karşılığı" tedrisat yapan Çifte Minareli Medrese mimari yapısı taş oyma ve kabartma tezinatı, çini süslemeleri ile muhteşem bir şaheserdir. Kitabesi yok edildiği için Türk sanatı bilginleri medresenin 1285-1290 yılları arasında ilhanlılar zamanında yaptırılmış olması gerektiğini ileri sürmektedirler.
Evliya Çelebi bu eşsiz eserin değerinin şu sözlerle anlatmaktadır: "..Bu cam termin edilse küre-i arzda misali bulunmaz bir eser olur.Allah tamirini müyesser eylese"
Burayı I. Alaeddin Keykubad kızı için yaptırmaya başlamış.Kendisi harbe gidip şehit olunca paralarını alamayan ustalar yarım bırakarak gitmişler. Bir de şöyle bir rivayet vardır ki bu en fazla tutulanı ve bilinenidir: Bu muazzam yapıyı yapan bir usta ve bir çırağı varmış.Bina yükseldikçe çırak bu işte ustasından daha zanaatkar olduğunu göstermeye başlamış.Bu durumu ne kadar kıskansa da usta bir şeyler diyememiş.Bir gün yine çalışırlarken çırak ustasına seslenerek su istemiş ve bunu duyan usta: "Usta idim oldum şegirt,al destiyi suya seğirt" diyerek kendini minareden aşağıya atmış.Bunu görüp hatasını anlayan çırak çok pişman olmuş ve ustasının arkasından kendini aşağıya atmış.Ve çalışan işçiler bu vahim olaya çok üzülmüşler ve işi yarım bırakarak gitmişlerdir.Bu efsane en çok bilinen ve anlatılanıdır,zira doğruluğunu destekleyen işçilik farklarını yapı üzerinde rahatça görmek mümkündür.Yakutiye'nin sağ yarısını çırak sol yarısını ise usta yapmıştır.Ve dolayısıyla sağ yarısındaki sütunlar,duvar kenarları ve diğer detaylar daha işlemeli ve güzel iken sağ yarısı daha sade bir yapıdadır. Burada örnek olması açısından size Yakutiye'nin giriş kapısının iki yanındaki süslemelerin usta ve çırak tarafından yapılanlarını veriyorum.Sizde bu farkı rahatça görebileceksiniz. Burada bariz bir şekilde farkını görebileceğiniz gibi arada işleme farkları var.Burada solda ustanın yaptığı işleme ve sağda ise çırağın yaptığı işleme görülmektedir.Sağdaki işlemenin ortasında kartal işlemesi ve altında yaprak şeklindeki motifler varken,solda daha sade olan bu yapraklar ortasında ise bir kartal işlemesi bulunmamaktadır.