Tartışma:Alparslan Türkeş
Vikipedi, özgür ansiklopedi
![]() |
Bu madde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile alakalı maddelerin oluşturulması, genişletilmesi, organize edilmesi ve kalitesinin arttırılması için oluşturulmuş olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti VikiProjesi'nin bir parçasıdır. |
- Afşarlar içindeki Çerkezlerden bir ailedendir.
- 1969'da partinin adını Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yaptı.
- ....12 Eylül döneminde idam cezasıyla yargılanan Türkeş idamdan kurtulmasını da...
- Seyyid Abdusselam el Esmer'e dayandırdığı iddia edilmiştir.
Yukarıdaki cümlelerin sıhhati şüpheli hatta bazıları insafsızca ve saçmadır.:
Afşarlar içindeki Çerkezlerden bir ailedendir. Ne demek? Bir insan ya av şardır, ya çerkez. Böyle bir ifade ile mesele sulandırılmak istenmektedir. Alparslan Türkeş'e ait biyografiler de kendisinin hep avşar olduğu yazılıdır. Doğrudan "Çerkezdir" denilemediği için, böyle bir yanlış ifade kullanılmıştır. Ansiklopedide bir delil teşkil etmeyeceğini bildiğim halde yine de iyi niyetlilere bir fikir verebilir diye kaydedeyim:
- O bir Türk'tü.bir Türk-islam milliyetçisiydi...
- 1967-1968(iki tarihten biri, biraz uğraşırsam kesin tarihine kadar çıkartabilirim sanıyorum) yazında CKMP Genel başkanı sıfatıyla Kayseri'ye gelip, eskiden sülalesinin yaşadığı Pınarbaşı'nın Yukarı Köşkerli köyünü ziyaret etti. O ziyarette 25-26'lık bir delikanlı olarak ben de vardım. O köy avşar köyüdür. Türkeş, o tarihte o köyde aynen şu cümleyi sarfetti: Dedelerimiz "yaramazlık yaptığı için" onları Kıbrıs'a "göndermiştir. Kırk yıl öncesine, o güne ait resim vardır.. Alparslan Türkeş ve bu satırların yazarı, önde tahta sandalyeler üzerinde oturuyor, arkada ise Kayseri'den gelenler ve bir kısım köylüler de ayakta duruyorlar. Bu resimden, tarihe tanıklık ettiğimi göstermek için bahsediyorum. Türkeş'in, dedelerimiz yaramazlık ettiği için... diye bahsettiği olay o tarihlerde çerkezlerle iyi geçinemedikleri için devrin padişahının o bölgeden bazı avşarları Kıbrıs'a gönderdiği (sürgün) olayıdır. Yani Alparslan Türkeş çerkez değil, çerkezlerle iyi geçinemedikleri için Kıbrıs'a sürülen avşar sülalesindendir.. Çerkez de olabilirdi.. Nitekim, 14'lerden silah arkadaşı, 38 kişilik 27 mayıscılarının en genci yüzbaşı Muzaffer Özdağ da o bölgedendi ve çerkez idi.
- 1969'da partinin adını Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yaptı.
Bu ne biçim cümle? Milliyetçi Hareket Partisi ismini Türkeş "Yap"madı! 8-9 Şubat 1969 tarihlerinde CKMP Adana Spor ve Sergi Sarayında(Resmi adı başka da olabilir) Genel Kongre yaptı. O tarite Adana İl Başkanı halıcı Faruk Akkülah'tı. Belki de siyasi tarihimizin en renkli bir düzenlemesi olarak salonu el dokuması halılarla döşemişti.(Bunların lüzumsuz teferruat olduğunu biliyorum da, atma Recep din kardeşiyiz, denilmemesi için kaydediyorum.) O kongrede İstanbul grubu, başlarında daha sonra İTO Başkanı olan ve katledilen Niyazi Adıgüzel ile karşı grup olarak Kayseri ekibi (başlarında bu satırların yazarı) vardı. Adıgüzel grubu amblem sadece bozkurt olsun diyor; diğer bazı şehirlerle Kayseri grubu da bozkurt gençliğin, şimdiki üç hilal de partinin amblemi yapılsın fikrini ortaya koyuyordu. O kongrede CKMP'nin adını Türkeş "MHP yapmadı" delegeler yaptı. Bunların bu biyografiyi yazanların yanlı, kasıtlı ve yeterli bilgi sahibi olmadıkları için böyle yazdıklarını belirtmek için yazıyorum..
- 12 Eylül döneminde idam cezasıyla yargılanan Türkeş idamdan kurtulmasını da
Bu cümle de hem dayanaksız hem de dilbilgisi kurallarına göre yanlış. Basit bir düzeltme yapılabilir.
- Kemal Türkler`i öldürdüğünden dolayı idamla yargılandı. Yanlış olan bir şey yok.
- Yakınlık duyduğu tarikatlardan biri olan Arusiliğin şeyhleriyle 1960'lardan vefatına kadar görüştü.
Bu saçma cümle, Türkeş aleyhindeki herhangibir siteden alınmış kaynak olarak gösterilebilir..Kaldı ki, Lâik Türkiye Cumhuriyetine karşı olan, siyasi ümmetçiliği ile tanınmış kişilerin yazdıkları bir gazetenin haberidir gösterilen kaynak. Maksat, direkt olarak Türkeş'e yapamadıkları hücumu bu metodla yapmak ve Türkeş taraftarlarını güya hayal sükutuna uğratmaktır. Yıllarca kendisiyle ahirete götüreceğim nice sırları paylaştım, ilk defa böyle bir saçmalıkla karşılaşıyorum.. Bu cümle ciddi bir ithamdır. Hukuktaki, Beyyine külfeti müddeiye aittir, kuralı gereği bu cümleyi yazanı isbata davet ediyorum.. Bir siyasi parti genel başkanı herkesle görüşebilir. Ama böyle bir iddia ciddi delillerle isbat edilemezse müddeinin kendisi küçülür. Yazan müsbet deliller getirsin.
- Netice:
Bu madde, sevilsin sevilmesin, dostu-düşmanı az veya çok olsun, Türk siyasi tarihinde büyük izleri bırakmış bir siyasi lider için çok "Hafif" tir. Kendimin de önemli katkılarda bulunmuş olmasına rağmen. Tartışmalara bilim mantığı ile cevap veen olmazsa maddedeki bu saçma iddiaları çıkaracağım. --Hasan Sami 06:41, 11 Mayıs 2006 (UTC)
Türkeş, bu dönemde uzlaşmacı bir lider profili çizerek ülke siyaseti üzerinde etkili oldu. Bu cümle tarafsız değil övgü içeriyor kaldırılması uygun olur. Devrim 12/06/2006
SON BAŞBUĞ NUR İÇİNDE YAT. TÜRK İNTİKAM TUGAYI
[değiştir] Bilerek-isteyerek yanlış bilgi girmek...
- Yıl 1860 Orta Anadolu'da, Kayseri'nin, Pınarbaşı ilçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyünde meskun Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs’a sürgün edilen bir aileyi Çerkez olarak göstermekteki niyet ne ola ki?.
- Maddede değişiklik yapmış olan bir kullanıcı tutmuş "Takma adı Alp Aslan" dı, diyor.. Bunları yazan kalem, 1917 doğumlu Türkeş'in 1944 yılında Ordunun Alparslan Türkeş isimli bir subayı olarak Irkçılık(Türkçülük)-Turancılık suçlaması ile yargılananlar arasında bulunduğunu unutmuş veya göz ardı ediyor demektir. Türk ordusunda kurmay subay olmak, soba üreten fabrikada işçi olmak kadar basit değildir. Ordumuzun gücü de, subay adayları konusundaki seçiciliğindendir. Objektif, tutarlı... İdeoloji sahibi olsa bile saplantısı olmayan kullanıcı arkadaşlarımızın gerçek isimlerini açıklamadan katkıda bulunmaları ne kadar tabii ise; Asıl niyetleri, ideolojilerini bir takım anlamsız kelime ve işaretler arkasına sığınarak yaymaya çalışanlar da o derece korkak ve saygıdan uzak kimselerdir. Burada bulunan herkesin, ansiklopedinin kurallarına uyarak, birbirlerine en azından saygısızlık yapmadan, dağarcıklarındakini ortaya koyup, "doğru-seviyeli" katkılarda bulunmaları temel ilke olmak gerekir.
- Baylar, bayanlar! Seviyor, çok seviyor; sevmiyor, hatta nefret ediyor olabilirsiniz ama, ister dostunuz, ister düşmanınız olsun, insanlar hakkında hüküm verirken insafı elden bırakmayınız.. Yanlış bilgi sahibi olmaktan dolayı yanlış bilgi girenleri tenzih ederim ama bilerek ve isteyerek bir kişi hakkında hilaf-ı hakikat beyanda bulunmak ve art niyete dayalı hükümler vermek, hakkında madde yazılanı değil yazanı küçültür.. Hiç birimiz programlı torna ürünü değiliz, hepimizin ayrı duygu ve düşünceleri, ayrı dünya görüşleri vardır. Başkasına yaptığımız iyilik ve iltifatlar nasıl ki bize de yapılınca memnun kalırız; aksi hâl, başkası için düşündüğümüz ve hele yaptığımız kötü şeyler bizim için yapılsa, düşünülse... düşünün lütfen... İnsan, eşref-i mahlûktur.. Yaratılanların en onurlusu yani.. Dostumuzsa da, değilse de! Ansiklopediye bilerek girdiğim yanlış bilgilerin başkaları tarafından düzeltilmesi beni aşağılar, başkasını da aşağılaması gerek.. Hepinize, bilerek ve isteyerek yanlış bilgiler girmeyecek günler dilerim.--Hasan Sami 22:47, 20 Temmuz 2006 (UTC)
Başbuğ'un Koyunoğlu ailesinden olup olmadığı hakkında bir şey yazmış değilim. Anadolu'ya doğudan göç eden Oğuzlar/Türkmenlerin geçerken Kafkasya'dan başka topluluklar ile birlikte göçmeleri, işin uzmanı olanlarca bilinen bir konudur. Kafkasya'da yaşayanlar 93 Harbi'nden önce Anadolu'ya kendileri göç etmiş değillerdir. Mesela, Suriye'deki Çerkezler de Oğuz-Bayatlar ile göç etmişlerdir oraya. Pınarbaşı'nda da Çerkezler vardır.
Sağlığında yayınlanan hatıralarında ( Sabah Gazetesi, Hulusi Turgut), adının Ali Arslan konduğunu, daha sonra öğretmeninince Alparslan'a dönüştürüldüğünü kendisi söylemiştir. "Alp Arslan ( Arslan soyadı olarak)" takma ad kullandığını Star televizyonundaki Kırmızı Koltuk programında Ahmet Altan'ın başka bir konu ile ilgili sorusu üzerine arada kendisi söylemiştir. Ayrıca harbiye öğrencisi iken İnönü'ne gönderdiği Alp Arslan imzalı mektuplar basında da yayınlanmıştır.
Kim ne derse o "Türk başbuğu"dur, eski imlâ ile "تورك بشبوغى اولدى Türk başbuğu öldü" cümlesinin ebced karşılığı, 1997dir. تكرى بويوردي وقت تمام اسلان Tengri buyurdı vakit tamam Aslan = 1997
توران ك بشبوغى Turan'ıng Başbuğı =1997
تركك بشبوغى Türk'üng Başbuğı = 1967
[ 24-25 kasım 1967 CKMP Kurultayı'nda 9 Işık kabul edildi, Alp Arslan Türkeş BAŞBUĞ ilan edildi.]
Qudıye'l emrü mâte Alp Arslan ( Emir kaza oldu/ İş-emir oldu Alp Arslan öldü ) = 1997
Tangrı Başbuğ'ı aldı (>> Tanrı Başbuğ'u aldı) = 1997
Tengri buyurdı: Aslan vakit tamam ( >> Tanrı buyurdu: Aslan vakit tamam)= 1997
Tengri'nüng buyruğı geldi ( >> Tanrı'nın buyruğu geldi) = 1997 ( Yeni imlâ)
Tangrı yarlığasın (>> Tanrı yarlığasın)= 1997
Başbuğ Alp'a rahmet = 1997
Türkler'üng Alp Aslan Türkeş'i (>>Türkler'in Alp Aslan Türkeş'i)= 1997 ( Yeni imlâ )
Türk başbuğı oldı/öldi (>>Türk Başbuğu oldu/öldü)= 1997
Turan'ung Başbuğı (>>Turan'ın Başbuğu) = 1997
Türkçi Başbuğumuz (>>Türkçü Başbuğumuz) = 1997
Ve gitdi, Başbuğumuz Aslanumuz = 1997
Türk'üng Başbuğı (>> Türk'ün Başbuğu) = 1967 ( 1967'de CKMP Kurultayı'nda Dokuz Işık kabul edildi ve Alp Arslan Türkeş, "Başbuğ" ilan edildi.)
Ülküci Başbuğ (>> Ülkücü Başbuğ) = 1387 Hicrî = 1967 Miladî
Hareket'üng Başbuğı ( >> Hareket'in Başbuğu) = 1969 (CKMP adını 1969'da MHP olarak değiştirdi)
Oğuz'dan Afşar'dan Alp Aslan = 1917 ( Yeni imlâ ile)
Türkler Bey'i toğdı ( >> Türkler Beyi doğdu) = 1917
4 Nisan 1997'de ölecek idi = 1333 (Yeni imlâ ile) ( Başbuğ doğduğu sırada kullanılan takvim olan Rumi takvime göre doğum yılı)
Başbuğ, Rusya'daki Ekim İhtilali'ninden 14 gün sonra doğmuş. O sırada henüz Hem Türkiye'de hem Rusya'da Julien usulü milat takvimi kullanılıyordu. Julien 24 Ekim'i, şimdi kullandığımız Gregorien takvimde 6 Kasım'a denk düşüyor.
Bilginize.
Ergün Bektaş, 10 Kasım 2006
*"...Ahmet Altan'ın star televizyonunda kırmızı koltukta söyledikleri..." Türkeş'in ideolojisine tamamen ters (en hafif tabiri kullanıyorum:ters) görüşlere sahip bir başka ideoloji sahibinin iddiasıdır.. Bu bakımdan önce o konuşmanın kaynağı gösterilmeli, sonra da o kaynağın doğruluğu isbat edilmelidir.. Türkeş hayatında mason olmamıştır. Ama O'na masonluk bulaştırmak isteyenlerin olması doğaldır.. Bu iddia, Türkeşin taa ordudaki teğmenliğinden başlayıp hayatının sonuna kadar savunduğu fikirleri ile tezat teşkil eder.. Dedi ki, demişkilerle objektivite sağlanamaz. Tekrar ediyorum: Beyyine külfeti(ispat mükellefiyeti)nin müddeiye ait olduğu genel hukuk kuralıdır.. İspat edilmemiş yakıştırmalar ansiklopedi maddesinde yer alamaz. Okuduklarımız bildiklerimiz doğru ise mason olmak da, olduktan sonra da ayrılmak da o kadar basit bir şey değildir.. 33 dereceye varıncaya kadar her derecede bir sır, her sırrın ifşasında da insan aklının alamayacağı cezalar verilir.. Bu bakımdan, Maddedeki masonluk yakıştırmasını çıkardım. Alp Arslan takma adı konusunda da araştırma yaptım: Sayın Ergün Bektaş haklı. Kendisine hem özür hem de teşekkür borçluyum. "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum." --Hasan Sami 19:49, 16 Kasım 2006 (UTC)
selam
Abi, bir yanlış anlaşılma oldu, o da benim yüzümden. Türkeş, masonluk için gene "Alp Arslan" takma adı ile başvuruyor, biz sizi çağırırız diyorlar. Bi'l âhire çağırılıyor, locaya girdiği sırada Demirel de oradaymış, "Hoşgeldin, Türkeş! " diyor, kimliği açığa çıkınca Türkşe'i kabul etmiyorlar. Türkeş mason oldu yazmamıştım o eklemem de ama olmadı diye de yazmamam yüzünden yanlış anlaşılmış. Ayrıca Ahmet Altan, bu soruyu Haldun Simavi'nin Hürriyet'te çıkan bir röportajında Şimovi'nin, Türkeş mason olmak için başvurdu kabul etmedik yazması yüzünden sormuştu. Araştırıp o yazıyı bulalım, derim.
adrianinos, 22 Kasım 2006
- adrianinos, O kadar "destekli" açıklamalarıma rağmen Türkeş'in afşar değil, çerkez olduğu iddiasını giriyorsun.. Şu soruyu sana tekrar soruyorum: 1944 ırkçılık - turancılık davasında yargılananların (Türkeş de dahil) hepsi "Türk ırkçılığı" yaptıkları iddiası ile yargılanmadı mı? Saniyen ben Türkeş'le yıllarca beraber siyaset yapmış, bir çok sırrını paylaşmış, Kayserili biriyim.. Yukarı Köşkerli'yi çok iyi bilirim. Orası katıksız afşar köyüdür.. Sen "yanlış bilgi girmekte" niçin ısrar ediyorsun, anlamıyorum. Bana adresini ver de sana Ta 1962'lerde O köyde Türkeş'le beraber çekilmiş resimler(imi) göndereyim.. İkna olman için başka nasıl bir bilgi, delil istiyorsun? Beyyine külfetinin müddeiye ait olduğunu biliyorsun sanırım..İspat mükellefiyeti sana ait.. Lütfen ciddi ol.. Oyun oynamıyoruz, çok ciddi bir konuda madde yazıyoruz.. Biliyorsun bana yazdığın mesajlarından birinde Türkeş'in öldürüldüğünü ifade etmiş ve tarafımdan isbata çağırılmıştın, es geçtin..Bunu da öyle yapma lütfen..--Hasan Sami 15:11, 7 Ocak 2007 (UTC)
selam
Abi, Ahmed Hamdi Bey ile Fatma Zehra Hanım ayni köyden mi? Anadolu'ya göç eden Türkmenler (Oğuzlar)'in Kafkaslar'dan birlikte göçtükleri başka topluluklar olduğunu araştırmalısınız. Pınarbaşı'na da benzeri göçler iyi araştırılmalı. Ayrıca dedeler ile nineleri de araştırmalısınız. Bunu yakından araştırabilecek imkana sahip olduğunuzu sanıyorum. Es geçtiğim konuya gelince; 1. 1997 yılının şartlarında Başbuğ'un sağ kalması, kimi yabancı kurum-kuruluşlar ile bunların Türkiye'deki uzantıları için tehlikeli idi, birileri Kudüs'te Dinlerarası Diyalog adı altında papazlar ile hahamların da kullandığı oylar ile zahirde/görünürde müslüman olan HERKESİN BÖYLE BİLDİĞİ bir adamı "İslam Hahamı" olarak seçeceklerdi. Başbuğ, bu adamın ne mal olduğunu iyi biliyordu. Ama birilerinin hamlesi ile bu merkez 1997'de istediğini yapamadı, erteledi. 2. Vefatından kısa süre önce Almanya'da sağlık kontrolünden geçmişti, bir problemi yoktu. 3. Son gece katıldığı yemekten sonra vefat etti. 4. Ankara'da dolaştırıldı, doğrudan çok iyi bir hastahaneye götürülmedi, bu kasıtlı olmayabilir. Ama Turgut Özal ( ki hiç sevmem)'ın ölümünde de Ankara'da o dar yollarda Hacettepe Hastahanesi çevresinde GATA'ya mı götürelim, yoksa Hacettepe'ye mi diye dolnadırılmıştı, kalp krizi geçiren biri dolandırılmaz. 5. Recep Tayyip Erdoğan ( ki hiç mi hiç sevmem) hipoglisemik şoktan birisi balyozla camı kırmayı akletmeseydi az daha ölüyordu. Yeryüzü'nde siyasette tabiri caiz ise tesadüfler çok ender vak'adır.