Tanrı'nın varlığı
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Tanrı'nın varlığıyla ilgili argümanlar filozoflar, teologlar ve diğer düşünürler tarafından öne sürülmüştür. Felsefi terminolojide, Tanrı'nın varlığı problemi, Tanrı ontolojisinin bilgi kuramı ile ilgilidir. Bilgi kuramı, epistemoloji, bilgiye olan yaklaşımı, doğru bilgiye nasıl ulaşılacağını inceler. Ontolojiyse, varlık/yokluk konuları üzerindeki argümanlardan oluşur. Yâni, Tanrı ontolojisinin bilgi kuramı, Tanrı'nın var olup olmadığı konusunda nasıl akıl yürüteceğimiz üzerinedir.
Tanrı'nın varlığı konusunu tartışmak, birçok felsefi problemi beraberinde getirir. Temel bir problem, evrensel olarak kabul gören bir Tanrı tanımının yapılamamasıdır. Bazı Tanrı tanımlamaları o şekildedir ki, tanıma uyan bir şeylerin varlığı kesindir, öte yandan, bazı tanımlar özçelişkilidir. Tanrı'nın varlığını destekleyen argümanlar genellikle metafiziksel, ampirik, tümevarımsal ve öznel şekildedir. Tanrı'nın varlığının karşısında olan argümanlarsa genel olarak ampirik, tümdengelimsel ve tümevarımsal yöntemleri kullanır. Tanrı'nın varlığı problemine bakış açıları temel olarak üç grupta toplanabilir: "Tanrı vardır." önermesini destekleyici, "Tanrı yoktur." önermesini destekleyici ve "Bu problem bilinemez." önermesini destekleyici nitelikteki argümanlar.
Konuyla ilgili felsefi problemleri, Tanrı'nın varlığının tanımı, epistemoloji, süpernaturalist açıklamalar ve bunlarla ilgili argümanlar olmak üzere dört grupta inceleyelim.
Konu başlıkları |
[değiştir] Tanrı'nın Varlığının Tanımı
Tanrı'nın varlığıyla ilgili herhangi bir argümanı değerlendirmek için izlenecek en temel yollardan biri, Tanrı'nın karakteristik özelliklerine bakmaktır; yani öncelikle sormalıyız: Tanrı nedir?
Bu probleme, Ludwig Wittgenstein'ın çalışmalarını takip ederek, "Tanrı" kelimesinin nerelerde kullanıldığından yola çıkarak yaklaşabiliriz, fakat Tanrı hakkında evrensel bir nosyon edinmek için bu yaklaşımın önemli bir problemi vardır ki değişik dillerde, ya da aynı dilin değişik dönemlerinde ve dahi aynı anda, aynı dilde, "Tanrı" kelimesinin birçok farklı ve konuyla alakası olmayan kullanımları mevcuttur.
Bugün Batı'da "Tanrı" kelimesi genellikle monoteistik konsepte uygun olan, her şeyden üstün ve hiçbir şeye benzemeyen bir varlığı karşılamak için kullanılıyor. Klasik teizme göre Tanrı, âlim-i mutlak, kâdir-i mutlak gibi her türlü mükemmellik ve üstünlükle birlikte anılmalıdır. Tabî ki bu tanım, yapılabilecek tek mümkün tanım değildir. Diğer felsefî yaklaşımlar, "ilk neden", "her şeyin nedeni" ve "her şeyin yaratıcısı" gibi tek bir özelliği ön plana çıkarmışlar ve tanımlamayı bu şekilde yapmışlardır.
Hinduizm'de, Adveita Vedanta ekolünde, bütün şeyler ve gerçeklik, nihâyetinde, hiçbir niteliği olmayan ve mutlak, sâbit olan, nirguna Brahman adında tek bir şey olarak görülür ve bu oluş, "sıradan" insan idrakinin ötesindedir. Adveita ekolü, insan idrakinin ötesinde olan bu kavramı bir nevî, insanın tahayyül mertebesine indirmek için, saguna Brahman ya da Ishvara ismiyle anılan ve sonuçta âlim-i mutlak, kâdir-i mutlak, hüsn-ü mutlak kavramlarının Tanrı'ya atfedilmesine yorulabilecek olan görüşleri içeren bir anlayış öne sürer.
Politeistik dinler, "Tanrı" kelimesini, değişik güç ve yeteneklerde olan, birden fazla oluşumu belirtmek için kullanır. Söz gelimi, Homeros ve Ovidius efsanelerinde çizilen Tanrıların portresi, birbirleriyle tartışan, hile ve muziplik yapan, kavga eden ve dahi savaşan Tanrıları olanaklı kılar. Bu efsânelerden yola çıkarak, hiçbir Tanrı'nın kâdir-i mutlak ve hüsn-ü mutlak olmadığı söylenebilir.
[değiştir] Epistemoloji
Felsefenin alt dallarından biri olan epistemolojinin ilgi alanı, bilginin kavranılabilirliği, doğası ve kaynağıdır.
Bilgi, doğruluğunun sınanması ve anlaşılması açısından, a posteriori bilgi (deneyime ve tümdengelime dayanan) ve a priori bilgi (içgözleme, aksiyomlara dayanan ya da doğruluğu kendinden menkul olan) olmak üzere ikiye ayrılabilir. Mutlak a posteriori bilginin mümkün olmamasından (relativizm) yola çıkarak, bilgiyi, psikolojik bir durum olarak tanımlamak da mümkündür. Tanrı'nın varlığını destekleyici argümanlara karşı çıkışlar sadece Tanrı tanımındaki konsept farklılıklarından dolayı değildir, "kanıt", "gerçeklik", "bilgi" kavramlarındaki anlaşmazlıklar da bu konuda önemli rol oynar.
"Tanrı var mıdır?" sorusuna verilen değişik cevaplar genellikle, bir şeyin doğruluğu/yanlışlığı konusunda 'neye göre', 'hangi kriterlerle' hüküm verileceği problemini temel alır. Bu doğruluk/yanlışlık belirleme konseptleri arasında, "Bir şeyin doğruluğunu mantık belirler.", "Doğruluğun belirleyicisi deneyimdir." ve "Deneyimler ve mantık, her ikisi de doğruluğu belirlemede gereklidir." şeklinde özetlenebilecek fikirler vardır.
[değiştir] Süpernatüralist Açıklamalar
"Tanrı var mıdır?" sorusuyla birlikte beliren bir "problem", Tanrı'ya karşı geleneksel tutumun Tanrı'ya yüklediği süpernatüral güçlerden kaynaklanır. Süpernatürel varlıklar, kendi amaçları doğrultusunda, isterlerse, Baucis ve Philemon hikâyesinde olduğu gibi, kendilerini gizleyebilirler.
Din apolojistleri, Tanrı'nın süpernatüralist özelliklere sâhip olmasını, ampirik olarak varlığının kanıtlanamamasını açıklamak için kullanırlar. Karl Popper'in bilim felsefesine göre, Tanrı'nın var olduğu iddiası yanlışlanamaz olduğundan dolayı, bilimsel araştırmanın konusu dâhilinde olamaz ve bilimsel açıdan ele alınamaz.
Görüşleri, bilim topluluklarınca îtibar görmese de, akıllı tasarım (Intelligent Design – ID) yandaşları, Tanrı'nın kanıtlanmasında ampirik dayanakların da olduğunu savunurlar. Bu görüşün karşı argümanlarından bir tanesi, ID'nin, sürekli küçülen bilinmezlik havuzuna güvenerek boşlukların Tanrı'sını (God of the gaps) dayanak kabûl ediyor olmasıdır.
Rudolph Carnap ve A. J. Ayer gibi mantıksal pozitivistler, Tanrı'yla ilgili herhangi bir önermeyi anlamsız, saçma bulurlar. Mantıksal pozitivistlere göre, dinsel ya da diğer aşkın deneyimler, mantıksal bir değere sâhip olamazlar ve söz konusu önermeler hakkında yapılan, aslında, anlamsızca bir kıyastan başka bir şey değildir.
[değiştir] Tanrı'nın Varlığının Klasik ve Modern Delilleri
Monoteist dinlerin en temel ve en önemli mesajı tek bir Tanrı’nın var olduğudur. Tek Tanrı’lı dinler ontolojilerinde önce Tanrı’yı merkeze alırlar, daha sonra tüm sistemlerini bu ontolojik merkez üzerinde oluştururlar. Dinsel emirler de gücünü bu merkezden alır, ahiret inancı da gücünü bu merkezden alır, ahlâkî kurallar da gücünü bu merkezden alır. Bu yüzden şâyet dinin herhangi bir bölümü için rasyonel bir temel bulunacaksa, bu temel söz konusu merkezden başlamalıdır. Çünkü dinî yapının tümü, meşruiyetini her şeyden önce bu merkezden alır.
Son ilahi dini bütünüyle ele alıp bunun diğer din, inanç, telakki ve düşünceler karşısında konumunu belirleyen İslami ilim, Akaid ve Kelâm ilmidir. Kelâm ilminin de hiç kuşkusuz, en temel konusu inâyet ve hikmet sahibi olan Tanrı’nın varlığı ve O’nun varlığının delilleridir. Bu deliller, bir yandan inananların imanlarını sağlam temellere oturtmalarını sağlarken, diğer yandan da inkârcı çevrelere karşı cevap ve yol gösterici olmuştur. Bundan dolayı Tanrı’nın varlığını rasyonel bir temel üzerine oturtma çabaları tarih boyunca gerek kelâmcıların çabalarında, gerekse İslâm felsefecilerinin çabalarında kendini göstermektedir.
Monoteist dinler, tarih boyunca hiç bir felsefî sistemin, diğer hiç bir dînî anlayışın ortaya koyamadığı şekilde, ortaya koydukları hem teorik hem de pratiği belirleyen Tanrı anlayışı ile, bilinçli bir şekilde yaratılmış evren anlayışının en önemli savunucuları olmuşlardır. Modern bilimsel veriler, maddenin ve dolayısıyla evrenin ezelî ve ebedî olduğu inancından hareketle sistemlerini oluşturan materyalist dünya görüşünün, tarih boyunca bilim kisvesi altında savunduğu inkârcı görüşlerini geçersiz kılmıştır. Son yüzyılda evren ve oluşumu hakkında yapılan ciddi ve derin araştırmaların ortaya çıkardığı tablo, materyalistlerin tarih boyunca maddeye yükledikleri kutsallığın ve onun bir başlangıcı olmadığı gibi hiçbir zaman bir sonunun da olamayacağı şeklindeki inançlarını değil, teistlerin maddenin ve dolayısıyla evrenin bir başlangıcı olduğu ve bu âlemin bir gün kıyamet süreci ile bir sonunun da olacağı tarzındaki görüşlerini desteklemektedir. Ortaya çıkan tablo çok açık bir şekilde, sadece evrenin bir başlangıcı olduğunu değil, evrenin ve içinde insanlık ile canlılığın oluşabileceği hayatın, bilinçli bir şekilde ve ancak Üstün bir Yaratıcı’nın tasarımı sonucu ortaya çıkabileceğini de göstermektedir.
Tanrı'nın Varlığının Klasik ve Modern Delilleri İçin Kaynak: http://www.allahinvarligi.com http://www.allah.gen.tr
"God of the Gaps (Boşlukların Tanrısı)" ve Kuran üzerine ilginç bir çalışma: http://www.god-of-the-gaps-and-quran.net