Faşizm
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Faşizm, dar anlamda Benito Mussolini altında 1922’de İtalya’da iktidarı alan politik sistem. Daha geniş anlamıyla özellikle iki dünya savaşı arası ortaya çıkan ve özellikle Adolf Hitler yönetimindeki nasyonal-sosyalizmin temsil ettiği aşırı milliyetçi, antidemokratik ve antikomünist bir ideolojiye ve otoriter siyasi bir yapıya sahip bütün politik hareketler ve egemenlik sistemleri.
Kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş hükümet yetkisini sembolize eden ucunda balta bulunan bir çubuk demetinin adı olan Latince fasces, İtalyanca fascio sözcüklerinden gelmektedir. Aynı simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında, halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır. Sözkonusu sembol bir takım değişikliklerle 1926 yılından itbaren İtalya’nın resmi devlet sembolü olmuştur. Sembolün üçlü anlamı, yani devlet gücü, halk mülkiyeti ve birliktelik Mussolini’nin propagandasında kullanılmıştır.
Konu başlıkları |
[değiştir] Faşizmin Özellikleri
[değiştir] İdeoloji ve Amaçlar
- Lider ilkesi: Bu ilkeye göre toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir. Gerek devlet gerekse de yönetim dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir. Aynı şekilde işletmelerde de patron ve işçi arasında işletme yöneticisinin iktidarına dayalı bir ilişki kabul edilir.
- Milliyetçilik: 19. yüzyıl boyunca yükselen milliyetçilik 20. yüzyılda çeşitli ve aşırı boyutlara varmıştı.
- İdeolojik olarak belirlenmiş bir dünya görüşü: Faşizm kimi ritülleri ve mistik-irrasyonel dünya görüşüyle Aydınlanma karşıtı bir dünya görüşünü temsil eder.
- Antisemitizm ve Irkçılık: Bu konuda Alman nazizminin halka yönelik terörü birçok başka ülkeye göre oldukça ön plandadır.
- Hukukun işlevselleştirilmesi.
- Öldürme yasağının kalkmasına yönelik eğilim (görev sırasında öldürmenin iyi ve haklı ilan edilmesi).
- Sosyal Darwinizm: En iyinin ayıklanması ve egemenliğine dayalı toplum anlayışı.
- Bir ulusa, kültüre ya da “ırka” üye insanların toplumun geri kalanı üzerinde üstün oldukları iddiası. Bu yaklaşım aynı zamanda lider ilkesinde de ifadesini bulur. Belli bir kişi diğer herkesten ve topluluktan daha isabetli kararları alabilir durumdadır.
- Otoriter iktidar biçimleri ve sıklıkla totaliter bir sistem. Totalitarizm Alman ve İtalyan faşizmlerinde ön plandayken, Avusturya Faşizmi ve Francocu İspanya’da vurgulu değildir.
[değiştir] Düşmanlar
- Komünizm: Özellikle Sovyet Devrimi ve komünizmin Avrupa’ya yayılacağı korkusu faşist liderler tarafından sıklıkla liberal ve muhafazakarlarla ittifak kurmak üzere dile getirilmiştir.
- Liberalizm ve demokrasi: Demokrasi, özgürlük ve çoğulculuk düşünceleri ile, devlet, ekonomi ve özel mülkiyet arasındaki ayrımda faşizm önemli bir düşman görür.
- Muhafazakârlık: Faşist hareketler sıklıkla muhafazakâr özellikler taşısalar da kendilerini devrimci olarak gören faşistler muhafazakârlarda laik vitalizmin ve “yeni insan” düşüncesinin düşmanlarını görürler.
[değiştir] Şekilsel ve örgütsel özellikler
- Devlet içinde ve yanında başka bir devlet olan silahlı gizli servisin merkezi önemi. Kendi taraftarlarının gözetim altında tutulması.
- Militarizm: Ekonomik hayat da dâhil olmak üzere toplumsal hayatın militarize edilmesi. Militer kitle yürüyüşleri ve büyük gösteriler faşizmin en önemli görünüşleridir.
- Bilimlerin taraflılık yasasının egemenliği altına alınması.
- Kitle seferberliği, parti propagandası yoluyla toplumsal alanın ve kitle iletişim araçlarının tekelleşmesi çabası.
- Toplumun sürekli kışkırtılması, devrimci ilan edilen konular lehine zorunlu coşkunluk.
- Eğitim ve öğretim üzerinde etkinlik.
- Kolektivizm: Halkın kitle olarak anlaşılması. Mussolini’nin stato totalitario kavramından beri faşist anlayış özel yaşama kadar toplumsal hayatın her alanında hak iddia eder. Aile çocuklarla halk birliğine katkı yapacak olan davadaşlık birliği olarak düşünülür.
- Pasifizmin aşağılanması.
- Politik karşıtın ortadan kaldırılması eğilimi. Karşıt düşmandır.
- Parti milisleri. Paramiliter çeteler.
- Estetikleştirme ve mistikleştirme. Özellikle ulusun kendi tarihine yönelik mistikleştirilmiş bir algı.
- Erkeklik vurgusu.
- Gençliğin vurgulanması.
- Kimi ülkelerde bir yandan monarşi ve ruhban sınıf önderliğine yönelik vurgu, ama diğer yandan dini unsurların yerini alan ilerleme ve teknoloji inancı.
Bu özellikler bazen Milliyetçilik, Militarizm ve Şovenizm’den oluşan Üç Sütun Modeli ile özetlenir. Ancak bu bir yandan da faşist ideolojilerin başka temel özelliklerinin göz ardı edilmesine yol açan bir indirgeme olarak eleştirilir.
Faşist hareketler yaklaşık olarak bütün Avrupa ülkelerinde ve bir çok Latin Amerika ülkesinde bulunur. İspanya İç Savaşı’nda (1936-1939) Francisco Franco yönetimindeki falanjlar İtalya ve Almanya desteği sonucu iktidara gelmişler ve 1975’e kadar iktidarlarını devam ettirmişlerdir. İspanya’da António de Oliveira Salazar Estado Novo ile faşist bir rejim kurmuştur. Avusturya’da Almanya’yla birleşmeye karşı çıkan Avusturya Faşizmi rejimi kurulmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya Hırvatistan’daki Ustaşa Rejimi gibi birçok faşist harekete yardım etmiştir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan faşist hareketler daha çok Neofaşizm başlığı altında değerlendirilir.
[değiştir] İtalyan Faşizmi
[değiştir] Tarihçe
Mussolini İtalyan Sosyalist Partisi’nin sendikalist kanadından geliyordu. Parti gazetesi L’Avanti’nin redaktörleri arasındaydı. 1915 yılında Mussolini kendisi sosyalist partinin savaş karşıtı manifestosunu imzalamış olmasına rağmen Fasci d’azione rivoluzionaria örgütünü kurdu. Bu örgüt Birinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’nın savaşa katılımı yolunda faaliyet gösterdi. Mussolini halen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun idaresinde bulunan Adriyatik Denizi’in doğu yakasını İtalya’ya dâhil etme amacının propagandasını yapıyordu. Bu faaliyetinin sonucunda sosyalist partiden çıkartıldı. Bu tarihten sonra sosyalist ve komünist hareketlerle onlara yakın işçi hareketlerine karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. 1919’da Milano’da 1. Fascio di Combattimento kuruldu. Örgüt otoriter bir düzen ve Versaille Sözleşmesi'nin İtalya lehine düzeltilmesini talep ediyordu. 1919’da Birinci Dünya Savaşı’nda savaş pilotluğu yapmış olan yazar Gabriele D’Annunzio’nun Fiume’de (bugünkü Rijeka) ele geçirmesiyle korporatif bir sisteme, kitle gösterilerine ve faşizm tarafından devralınan sembolizme dayanan ilk ön-faşist rejim kurulmuş oldu. 1920’den itibaren faşist hareket bir kitle hareketine dönüştü. Taraftarları arasında toprak sahipleri, küçük burjuvalar ve orta sınıf burjuvalar vardı. Politik karşıtlar Squadri adı verilen çetelerin terör eylemleri sonucu saf dışı bırakıldı. 1921 yılında faşist parti Partito Nazionale Fascista (PNF) kuruldu. Partiyi destekleyenler arasında bürokrasi, kilise ve ordu bulunuyordu. Roma Yürüyüşü sonucu kral III. Viktor Emanuel Mussolini’yi 30 Ekim 1922’de başbakan ilan etti.
Mussolini 1925’te sosyalist partiyi ve antifaşist örgütleri yasakladı ve kendi lider kültüyle diğer faşist diktatörlükler için bir model kurdu. Kendini Duce (lider) olarak adlandırıyordu. Ona göre Duce üniforması ve savaşçı görünümüyle bir halk adamı, bir işçi, bir baba, bir sporcu, kadınların bir kahramanı ve bir askerdi. Antik Roma’nın dünya imparatorluğu idealinden devralınan bir büyük devlet iddiası İtalyan faşizminin temel düşüncesiydi ve 1935’te Etiyopya’nın yağmasına yol açtı. 1938 sonrası faşizm resmi olarak antisemitist bir politika sürdürdü.
1932’de Mussolini [[Dottrina del fascismo]] ile ilk defa İtalyan faşist ideolojisinin bir taslağını yayınladı. Bu eserinde Mussolini Friedrich Nietzsche’nin “iktidar isteği” düşüncesiyle ilişkili olarak ve Vilfredo Pareto’ya dayanarak “büyük adamların” otoriter rejiminin meşruluğu üzerine tezler ortaya atıyordu. Georges Sorel’den esinlenerek siyasi olanın yaratıcı şekillendirme ilkesi için doğrudan eylem ilan ediyordu. Mussolini’nin anlayışında sendikalizme dayanan korporatist bir ekonomik sistemle sınıf karşıtlıklarının aşılacağı düşünülüyor ve birçok kaynaktan beslenen bir milliyetçilikle İtalya Akdeniz imparatorluğunun merkezi olarak görülüyordu.
Peş peşe gelen askeri başarısızlıklar sonucu 1943’te Mussolini faşist devletin en yüksek yürütme organı olan Büyük Meclis tarafından görevinden alındı ve tutuklandı. Ancak Alman silahlı SS kuvvetleri Mussolini’yi hapisten kurtardı. Mussolini Alman egemenliği altında Kuzey İtalya’da İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’ni (Repubblica Sociale Italiana) ilan etti. Ancak bu rejim savaş sonuna kadar bir Alman kukla hükümeti olmaktan ileri gidemedi.
[değiştir] İtalyan Faşizminin Temel Özellikleri
- Lider kültüne dayanan aşırı milliyetçi, popülist egemenlik biçimi.
- Politikanın belirgin şekilde estetize edilmesi ve iradenin ekonomiye önceliğinin vurgulanması. Bu anlamıyla faşizm Füturizm’in mirasçısıdır.
- Bayraklar, yürüyüş kolları ve ritüel kitle gösterilerinde taşınan üniformalar gibi politik sembollerin abartılı kullanımı.
- Antik dünyaya dayandırılan ve kendini en çok Roma geçmişi kültünde açığa vuran bir gelenekselcilik. Bununla birlikte devrimci-dinamik bir kendilik temsili.
- Üretim dallarına göre örgütlenmiş korporatif ekonomik model ve parlamentonun yerine geçen bir birlik (Fasci ve Korporasyonlar Odası Camera dei Fasci e delle Corporazioni, 1938-1939’dan itibaren) ve Parti ve devlet işlevlerinin karışmasından oluşan bir organın, Büyük Faşist Meclis’in (Gran Consiglio del Fascismo) iktidarda bulunuşu.
- Georges Sorel geleneğine dayanan, şiddetin politik kutsanması.
- Adriyatik Denizinin Hırvat yakasını İtalya’ya bağlama çabası.
- Özellikle sosyolog Robert Michels’in getirdiği gibi bir partiler eleştirisi ve kendini bir anti-parti (1919–1922 arası) ve daha sonraları yeni tipte bir kitle partisi olarak değerlendirme.
İtalyan faşizmi içinde modernist-devrimci kanatla, tutucu-geleneksel kanat arasında süregiden bir gerilim vardı. Mussolini 1921-1925 arası bu kuvvetleri bir arada tutmak için çaba harcadı. Bununla birlikte çelişkili temsiller dışarıya karşı farklı toplumsal akımların faşizmde birleşmesi olarak sunuldu.
[değiştir] İtalyan Faşizmi’nin Alman Nazizmi'nden Farkları ve Benzerlikleri
- Uzun süre yapılan araştırmalar faşizmin nazizmin aksine köken olarak antisemitist olmadığını, antisemitizmin faşizme Mussolini’nin Almanya’yla Mihver ittifakını kurduktan sonra Alman etkisiyle dâhil olduğunu savunuyordu.
Yeni çalışmalar bu bakış açısını şüpheli bulmaktadır. Bu çalışmalara göre 1919 yılından itibaren faşist önderler sürekli olarak antisemitist sloganlar kullanmışlar ve düşünceler açıklamışlardır. Antisemitizm daha önce düşünüldüğü gibi 1930ların sonlarına doğru faşizme dâhil olmamış, her zaman faşizme içkin olarak varolmuşken, yıllar süren radikalleşme sonucu ön plana çıkmıştır. 1938’den sonraki Yahudi düşmanı yasal düzenlemeler bu radikalleşmenin sonucudur. Ancak Nazi devleti Yahudileri kitle halinde katlederken, İtalyan faşistleri haklarını alma, dağıtma ve sürme yöntemlerini kullanmışlardır.
- İtalyan faşizminde nazizmde olduğu gibi bir ırk ideolojisi yoktur. “Irk” sözcüğüyle en azından 1938’e kadar biyolojik ya da kökensel bir şey ifade edilmemiş, daha çok “asalet” düşünülmüştür. 1938 sonrası biyolojik çağrışımları olan bir ırkçı söylem faşizm içinde yaygınlaşır. Irkçılık öncelikle siyah Afrikalılara, sonra da Slavlara yönelmiştir. Daha sonraları da antisemitist tonlar almıştır.
- Faşist “yeni düzen” anlayışı nazizmin modelinden farklıdır. Hitler’in “ırk devleti” anlayışı yerine Mussolini rejimi eski elitin bir araya getirilmesi ve geleneksel bir iktidar ve yayılma politikasına dayanan kuvvetli bir devleti amaçlamaktadır.
- İtalyan faşizmi en başından itibaren savaş sürdürmüş, Libya ve Etiyopya’da sömürgecilik tarihinde benzeri olmayan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında çok büyük oranlara varan bir şiddet kullanmıştır: Kitlesel göçertme politikası, cinayetler, savaş tutsaklarının topluca öldürülmesi, toplama kampları ve zehirli gazların kullanılması. 1930 yılında Cyrenaika ayaklanması sonrasında kamplara kapatılan insanlardan 40 bini 1933 yılına kadar ölmüştür. Etiyopya’nın işgalinin ne kadar ölüye malolduğu bilinmiyorsa da, tahminler ülkenin 10 milyonluk nüfusunun 350.000-760.000’inin öldüğü yolundadır. Balkanlar’da partizan savaşı bahane edilerek İtalyan askerleri Almanya’nın Sovyetler Birliği ve Balkanlar’da uyguladığına benzer bir imha politikası uygulamıştır. Nazizme benzer bir şekilde faşizmin askeri tarihi de büyük oranda şiddet barındırmaktadır.
- Faşizm nazizm gibi katı bir lider disiplinine dayanır. Ancak bunun Alman diktatörlüğündeki gibi radikal sonuçları yoktur. Duce ideolojik olarak önplana çıkarılır, ancak kendisinin yanında Büyük Faşist Meclisi ve kralın da adı geçer.
- İtalyan faşizmi nazizme göre çok daha fazla eski monarşinin elitlerinin, askerin, sanayinin ve kilisenin egemenlik uzlaşmasına dayanır. Nazizmse kısa süre içinde geleneksel toplumsal katmanlarla olan ilişkisini ortadan kaldırmıştır.
- Faşizmin devletçiliği SS tarafından belirlenen, halkçı nazi devletçilik karşıtlığından ayrılır. Nazizmde açıkça partinin devlet karşısındaki üstünlüğü vurgulanır. Bunun sonucunda Naziler eskiden kalan normsal ve kurumsal sistemleri ortadan kaldırmışlardır. Buna karşın İtalyan faşistleri yeni kurumlar geliştirdilerse de mevcut düzene önemli ölçüde el sürmemişlerdir.
- İtalyan faşizminin politik kurbanlarının sayısı nazizme göre belirgin ölçüde azdır. Faşist rejim karşıtlarını öldürse ve idam etse bile karşıtlara yönelik idam cezası verilmesi İtalya’da az görülür. Sonuçta Mussolini’nin ve Kara Gömlekliler’in (paramiliter faşist çetelerin) terörü Nazilerin aksine iktidarda kalmalarına yetmemiştir.
[değiştir] Faşizmin İtalyan Toplumunda Değerlendirilmesi
Savaş sonrasında İtalyan faşizminin demokratik yapıyı ortadan kaldırması, nazizmle işbirliği, İtalyan Yahudilerinin dörtte birinin öldürülmesi ve sürülmesi gibi suçları Almanya’da olduğundan çok farklı şekillerde değerlendirilmiştir.
Bunun nedenleri nazizmle karşılaştırıldığında İtalyan faşizminin daha düşük bir iç, dış ve askeri etkiye sahip olması kadar, rejimin iç güçler tarafından devrilmesine bağlı olarak Nazilerin yargılandıkları Nürnberg Davaları gibi açıklayıcı ve kamuyu etkileyici uluslararası bir yargı sürecinin gerçekleşmemiş olmasıdır.
Böylece Mussolini’nin etkin olduğu bölgeler, Sosyal Cumhuriyet’i ilan ettiği Salò, aile mezarının bulunduğu Predappio ya da bugünkü bir Mussolini müzesi bulunan Forlì neofaşist örgütler tarafından kutsanmaktadır. Her ne kadar faşizmin övülmesi bugünkü İtalya’da yasal olarak cezalandırılmayı gerektirse de, yasalar uygulanmamaktadır.
Tanınmış bir neofaşist politikacı ve Mussolini’nin torunu olan Alessandra Mussolini Kimlik, Gelenek, Egemenlik Fraksiyonu'nun temsilcisi olarak Avrupa Parlamentosu’nda bulunmaktadır.
[değiştir] 1945’e kadar Avrupa’da Faşizm
İtalyan sistemi birçok Avrupa ülkesinde faşist ve faşizm benzeri harekete, partiye ve örgüte model oldu. İtalya’nın yanında Almanya’da 1933’den itibaren Adolf Hitler’in Nasyonal Sosyalizmi, 1939’dan itibaren İspanya’da Francisco Franco’nun Francoluğu ve falanjları, 1933’den itibaren Portekiz’de Salazar diktatörlüğü en bilinen ve en etkili faşizm etkilenmeli diktatörlüklerdir. İkinci Dünya savaşı boyunca Almanya ve İtalya’nın desteklediği faşist rejimler Macaristan ve Romanya’da iktidarda bulunmuştur.
[değiştir] 1945’e Kadar Avrupa dışında faşizm
[değiştir] Japonya
Faşizmin Japon versiyonu Showa döneminin başlangıç dönemindeki Japon İmparatorluğu’dur.
1937 yılında Japonya Çin’e saldırdı ve Kore’yi işgal etti. Buralarda savaş tutsakları üzerinde tıbbi deneyler yapıldı. Halktan devlete kutsal bir şekilde bağlanması istendi ve Japonlar “tanrısal ırk” olarak görüldü.
[değiştir] 1945’ten sonra faşizm
[değiştir] Yunanistan
1967’de gerçekleşen Albaylar Cuntası ile Yunanistan’da 1974’e kadar iktidarda kalacak faşizan bir rejim iktidara geldi. İktidarı yoğun bir şiddet politikasıyla ellerinde tutan cunta rejimi özellikle Yunanistan’daki güçlü komünist hareketin etkisiyle 1974’de devrildi.
[değiştir] Şili
Şili’de 1973 yılında ABD’nin desteğiyle gerçekleşen askeri darbede Salvador Allende’nin demokratik-sosyalist hükümeti devrildi ve General Augusto Pinochet iktidara geldi. Pinochet ülkeyi 1989-1990 dönemine kadar terör ve şiddet rejimiyle yönetti.
Yine de tarihçiler arasında Pinochet rejiminin ne kadar faşist olarak tanımlanabileceği tartışmalıdır. Pinochet dönemi Şili devleti için post-faşist tanımlaması da kullanılmaktadır. Pinochet diktatörlüğü kuvvetli bir antikomünist tutum takınmıştır ve hem iç politikayla ilgili hem de halkın muhalif kesimlerine yönelik bastırma ve imhaya yönelik şiddete dayalı yöntemleri önceki faşist rejimleri hatırlatır.
Buna karşın ekonomik politikalarda Şili devleti kapitalist pazar liberalizmini tercih etmiş, ülkeyi yabancı yatırımcılara, özellikle de ABD’ye açmıştır. Irkçılık, lider kültü, dışarıya yönelik saldırgan bir milliyetçilik Pinochet diktatörlüğü döneminde 1930lu ve 1940lı yılların faşizmlerinde olduğu gibi belirleyici bir rol oynamaz.
(Ayrıca Bkz. 1973 Şili Darbesi)
[değiştir] Türkiye ve Faşizm
Türkiye’de hiçbir dönemde doğrudan faşist ya da nasyonal sosyalist olduğunu ileri süren önemli bir siyasi hareket olmamıştır. Bununla birlikte Türkiye’de bir hareketin ya da iktidarın faşist olduğu genellikle iki bağlam içinde ve sıklıkla da sol çevreler tarafından ifade edilmiştir.
Bunlardan ilki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 tarihlerinde gerçekleşen askeri darbe dönemleridir. Özellikle 12 Eylül rejimi kuvvetli antikomünist vurgusu ve şiddete dayalı yöntemleriyle Şili’deki Pinochet iktidarına benzer bir takım özellikler göstermektedir. Bununla birlikte yine Pinochet diktatörlüğünde olduğu gibi yabancı yatırıma açık liberal bir ekonomik politika, lider kültünün eksikliği ve aktif bir saldırganlığa varmayan bir dış politikayla İtalyan ve Alman faşizmlerinden büyük oranda ayrılır. Ayrıca Pinochet rejiminden farklı olarak 12 Eylül rejimi darbenin başında bulunan Kenan Evren’in cumhurbaşkanı olmasına karşın, siyasi partilerin yeniden kurulmasına ve parlamentonun yeniden faaliyete geçmesine olanak vermiştir.
12 Mart ve 12 Eylül rejimlerinin faşist olduğunu ileri süren kimi Marksist yazarlar sorunu çözmek için Sömürge Tipi Faşizm kavramını kullanmışlar ve Türkiye gibi emperyalizme bağlı ülkelerde faşizmin sisteme içkin olduğunu, toplumsal muhalefetin düşük olduğu dönemlerde bu rejimlerin parlamenter bir görünüm alabileceğini (örtülü faşizm), ama toplumsal muhalefet kuvvetlendiğinde bu rejimlerin baskıcı ve otoriter askeri yönetimlere ihtiyaç duyduğunu (açık faşizm) ileri sürmüşlerdir.
Türkiye’de Marksist yazarlar tarafından faşist olarak nitelenen ikinci hareket, günümüzde “Ülkücü” anlayışı ya da “Türkçülük'ü” savunduklarını söyleyen hareketlerdir. Bu hareketlerin kaynaklandıkları Türkçü-Turancı akımların, İkinci Dünya Savaşı boyunca Sovyetler Birliği’ne karşı saldırgan, faşizm ve nazizm yanlısı bir tutum aldıkları açıktır. Özellikle 1944 yılında yapılan “ırkçı-Turancı” tutuklamaları ve davaları sonrasında bu hareketler etkinliklerini büyük oranda yitirmişlerdir.
Bu hareketlerden kaynaklanan Ülkücü hareketin de Avrupa’daki faşist partilerle benzerlikleri Marksist yazarlar tarafından sıklıkla ön plana çıkartılmıştır. (Alparslan Türkeş için kullanılan Başbuğ ifadesinde açığa çıkan) lider kültü, Türklüğün ve Türk tarihinin milliyetçi bir açıdan mitoslaştırılması ve kutsanması, otoriter bir rejim talebi, parti çevresinde örgütlenmiş özellikle gençlerden oluşan grupların özellikle 1980 darbesi öncesinde sıklıkla karşıtlarına yönelik şiddete varan politik eylemleri, dinsel, etnik, cinsel ya da politik azınlıklara karşı saldırganlık gibi özellikleri nedeniyle ülkücü hareketlerin Avrupa faşist partileriyle ortaklığı bu yazarlar tarafından sıklıkla vurgulanmıştır.
Bununla birlikte daha çok MHP ve BBP çevresinde örgütlenen ülkücü yazarlar ve politikacılar hiçbir zaman faşist olduklarını ileri sürmedikleri gibi, her zaman demokrasiye bağlı olduklarını, faşizme karşı olduklarını ve savundukları çizginin Kemalist milliyetçiliğin tek doğru yorumu olduğunu savunmuşlardır. Ayrıca ülkücü hareketten kaynaklandığı ileri sürülen şiddet eylemlerinin sorumluluğunun da “teröristlere” ve “bölücülere” ait olduğunu belirtmişlerdir.
[değiştir] Faşizme yönelik tanımlamalar ve teoriler
Faşizmin tanımlamasına yönelik çalışmalar genellikle faşizmi ortaya çıkartan ekonomik ve toplumsal koşulların belirlenmesi ve faşizmin iktidara geldiği ülkelerde işçi hareketinin ezilmesinin nedenlerin saptanması üzerinde durur.
Faşizmi ele alan Marksist yazarlardan Troçki faşizmi geç dönem kapitalizmin yapısal bunalımıyla ilişkilendirir ve tekelci sermayenin toplumun bütününü totaliter bir tarzda örgütleme çabasına dayandırır. Ona göre faşist kitle hareketleri toplumsal temellerini küçük burjuvazide ve orta sınıflarda bulur.
Otto Bauer de faşizmin yükselişiyle ilgili üç nedenden bahseder:
- I. Dünya Savaşı’nın bir çok insanı burjuva toplumsal hayattan dışlaması, daha alt sınıflara düşmesi ve bu unsurların daha sonra faşist milislerin tabanını oluşturmaları.
- Savaş sonrası yaşanan ekonomik bunalım orta sınıfların alt kesimini ve köylüleri aşırı derecede yoksullaştırmış ve bu unsurlar burjuva partileri terk ederek faşist partilere yönelmiştir.
- Ekonomik bunalım sonucu kapitalist sınıfın kârlarının düşmesi sömürü düzeyinin yükseltilmesini, bu da işçi sınıfının direncinin kırılmasını gerektirmişti.
Başta Clara Zetkin olmak üzere Komintern’e yakın yazarlar faşizmi sermayenin terörist egemenlik biçimi olarak tanımlarlar. Georgi Dimitrov’un Komintern’in 7. Kongresi’nde resmi olarak kabul edilen tarifinde de faşizm “finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğü” olarak tanımlanır.
August Thalheimer de faşizmi Bonapartizm’le karşılaştırır. Aynı III. Napoléon’un ve lumpenproleter taraftarlarının 1848 Şubat Devrimi'nden sonra iktidara gelişinde olduğu gibi, faşizmin de bir aşağı sınıfa düşmüş ya da düşme tehlikesi bulunan taraftarlarıyla sınıf savaşımındaki bir eşitlik durumunda burjuvaziden görece bağımsız olarak iktidara geldiğini ama nesnel olarak burjuvazinin çıkarlarını temsil ettiğini ve devrimi engellemeye çalıştığını ileri sürer. Thalheimer faşizmi burjuvazinin kendisi de dahil olmak üzere kitlelerin büyük burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin toplumsal egemenliğinin hüküm sürdüğü faşist devlet iktidarı altına alınması olarak tanımlar.
Franz Neumann Nazi Almanyası’nı değerlendirirken, tekelci sistemde totaliter nitelikli politik bir iktidar olmadan kârların korunamayacağını, bunun da nazizmin ayırıcı özelliği olduğunu belirtiyordu. Daha sonra Neumann faşizmi “buyrukçu ekonomi” ya da “totaliter tekelci kapitalizm” olarak tanımlamıştı. Neumann’a göre Almanya’da nazizmin yükselmesi sermayenin tekelleşmeyle sonuçlanan merkezileşme ve yoğunlaşma sürecinin ilerlemiş olmasıyla ilişkilendiriyordu.
Friedrich Pollock’sa tekelci kapitalizmden bahsederken aynı zamanda devletin müdahaleciliği üzerinde duruyor ve faşizmi “devlet kapitalizmi” olarak tanımlıyordu.
Adorno ve Horkheimer 1945’ten sonra faşizmin psikolojik kaynaklarını otoriter kişilik kavramı ile ilişki içinde açıklamaya çalıştılar.
Daha sonraki araştırmacılar faşizmi tekelci kapitalizm, ekonomik bunalım ve orta sınıfların tehdit altında bulunmasıyla ilgili olarak açıklamaya çalışmışlardır.
Nicos Poulantzas daha çok III. Enternasyonal’in politikaları doğrultusunda İtalyan ve Alman komünist partilerinin faşizm karşısındaki tutumlarının eleştirisini ön plana çıkartırken, Bonapartizm, askeri rejimler ve “kural dışı kapitalist devletin” başka biçimleri karşısında faşizmin ayrılığını değerlendirir.
Tim Mason da Hitler ve antisemitizmin rolüne dikkat çekerek nazizmin kendine özgü olduğundan bahseder. Ona göre faşizmi ortaya çıkartan koşullar bütün gelişmiş kapitalist ülkelerde bulunmasına karşın, faşizmi iktidara taşıyan özellikler özel ulusal koşullara ve tarihsel geleneklere bağlı olabilir.
Ayrıca üzerinde durulan başka bir nokta da, işsizliğin özel etkisidir. İşsizliğin artışının işçi sınıfı hareketi yerine sağ radikalizmin kuvvetlenmesine ön ayak olduğu üzerinde durulmaktadır.
Robert O. Paxton faşizmi tanımlarken topluluğun yenilgi, küçük düşme ve kurban rolüyle saplantılı meşguliyeti ve bunları birlik, güç ve arılık kültleriyle giderme çabasıyla ilişkilendirir.
Ernst Nolte de faşizmi anti-marksizm olarak tanımlar. Nolte’ye göre faşizm 1917-1945 arasıyla karakterizedir. Bu dönemde Sovyetler Birliği'ni ve onun dünya devrimi talebini faşist araçlarla karşılamak gereği doğmuştur. Nolte 20. yüzyıl Avrupası’ndaki herhangi bir antikomünist diktatörlüğün amaçladığı ve gerçekleştirdiği her şeyi faşizm kavramı altında toplar.
[değiştir] “Faşizan” kavramı
Faşizan olarak faşizmle ilişkili ya da faşizme benzeyen ama yumuşatılmış bir biçimi ifade eden tutumlar kastedilir. Bazen bir politik sistemin ya da ideolojinin tekil bileşenleri faşizan olarak değerlendirilir. Böylece sözkonusu sistemin ya da ideolojinin faşizan eğilimlerinden bahsedilir.
Kavram daha çok polemik amaçlı, karşıtın otoriter davranışını suçlamaya yönelik kullanılır.
[değiştir] Kaynaklar
Almanca Vikipedi Faşizm Maddesi
Bottomore, Tom (1993) Faşizm. Bottomore (ed.) , Marxist Düşünceler Sözlüğü (s. 213-214 içinde) İstanbul: İletişim.
[değiştir] Literatür
- Babaoğlu, Ali (1998). Nazizm. İstanbul: BDS.
- Babaoğlu, Ali (1999). Faşizm. İstanbul: BDS.
- Baigent, Michael (2005). Gizli Almanya. İstanbul: Nokta.
- Benjamin, Walter (1995). Estetize Edilmiş Yaşam: Alman Faşizminin Düşünsel Oluşumları. İstanbul: Der.
- Bora, Tanıl (2006). Medeniyet Kaybı: Milliyetçilik ve Faşizm Üzerine Yazılar. İstanbul: Birikim.
- Bourderon, Roger (1989). Faşizm-İdeoloji ve Uygulamalar. Ankara: Onur.
- Brecht, Bertolt (2001). Faşizm Yazıları. İstanbul: Ütopya.
- Çağlı, Elif (2004). Bonapartizmden Faşizme Olağanüstü Burjuva Rejimlerin Marksist Bir Tahlili. İstanbul: Tarih Bilinci.
- Çamkıran, Mustafa Kemal (1969). Faşizm ve anti-faşist mücadele. Ankara: SBF Öğrenci Derneği.
- Dimitrov, Georgi (199?) Faşizm ve savaş üzerine. İstanbul: Sergi.
- Dimitrov, Georgi (1996). Faşizm ve İşçi Sınıfı. İstanbul: İnter.
- Dimitrov, Georgi (2000). Faşizmin Yargılanması. İstanbul: Evrensel.
- Dimitrov, Georgi (2005). Faşizme Karşı Birleşik Cephe. İstanbul: Evrensel.
- Doğan, Şadi (1979). Faşizm ve Faşizme karşı mücadele. İstanbul : Emeğin birliği.
- Erdost, Muzaffer İlhan (1995). Faşizm ve Türkiye 1977-1980. Ankara: Onur.
- Hitler, Adolf (2001). Kavgam. İstanbul: Kum Saati.
- Jelev, Jelü (1994). Faşizm: Totaliter Devlet. İstanbul: Milliyet.
- Kolektif (2000). Gericilik Küreselleşirken Faşizm! Yeniden mi? Ankara: Ütopya.
- Laclau, Ernesto (1985). İdeoloji ve Politika. İstanbul: Belge.
- Garocci, Giampiero (1965). Faşizmin Tarihi. İstanbul: Remzi.
- Guèrin, Daniel (1975). Faşizm ve büyük sermaye. İstanbul: Suda.
- Guichonnet, Paul (1998). Mussolini ve Faşizm. İstanbul: İletişim.
- Güney, Yılmaz (1979). Faşizm üzerine. İstanbul: Ekim Birlik.
- Macciocchi, Maria Antonietta (2000). Faşizmin Analizi. İstanbul: Payel.
- Mandel, Ernst (1995). İkinci Dünya Savaşı’nın Anlamı. İstanbul: Yazın.
- Marcuse, Herbert (1974). Dialektik materyalizm devlet ve faşizm. Ankara: Erk.
- Michel, Henri (1993). Faşizmler. İstanbul: İletişim.
- Mussolini, Bennito (1966). Faşizm / Mussolini ve Meezza Lavecchia. İstanbul: Kağan Kitabevi.
- Mussolini, Bennito (1998). Faşizm. Faşist Devlet. İstanbul: Toker.
- Nenni, Pietro (1973). İspanya'da içsavaş ve faşizm. İstanbul: Suda.
- Poulantzas, Nicos (2004). Faşizm ve Diktatörlük. İstanbul: İletişim.
- Öngider, Seyfi (Ed.) (2002) Milliyetçilik, Faşizm ve MHP. İstanbul: Aykırı.
- Özek, Mustafa Çetin (1966). Direnen faşizm. İstanbul: İzlem.
- Özek, Mustafa Çetin (1970). Faşizm ve devrimci halk cephesi. İstanbul : Ant.
- Ran, Nazım Hikmet (1975). Faşizm sınıflar ve emperyalizm. İstanbul: Özgün.
- Ran, Nazım Hikmet(2002). Alman Faşizmi ve Irkçılığı. İstanbul: YKY.
- Reich, Wilhelm (1979). Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı. İstanbul: Payel.
- Rennap, I. (1991). Anti-Semitizm ve Yahudi Sorunu. İstanbul: İnter.
- Sadi, Kerim (1939). Faşizm'in felsefesi. İnsaniyet Kütüphanesi.
- Sarıca, Murat (1962). Faşizm. İstanbul: İzlem.
- Shirer, William L. (2002). Nazi İmparatorluğu (3 Cilt) İstanbul: İnkılap.
- Sinanoğlu, Nüzhet Haşim (1933). Faşizm ve onun devlet sistemi. İstanbul : Muallim A. Halit.
- Strobl, Ingrid (1992). Faşizme ve Alman İşgaline Karşı Silahlı Direnişte Kadınlar. İstanbul: Belge.
- Tasca, Angelo; Thalheimer, August ve Bauer, Otto (1999). Faşizm ve Kapitalizm. İstanbul: Kelepir.
- Thorez, Maurice (1979). Faşizm ve anti-faşist güçbirliği. Ankara: Ser.
- Togliatti, Palmiro (2000). Faşizm Üzerine Dersler. Ankara: Bilim ve Sosyalizm.
- Toğan, Halim (1977). Almanya'da faşizm. İstanbul : Haziran.
- Troçki, Lev Davidoviç (1998). Faşizme Karşı Mücadele. İstanbul: Yazın.
- Turan, Rıdvan (2001). Kurt Kapanı: Türkiye’de Faşizm. İstanbul: Ütopya.
- Ussan, Marsel (1978). Faşizm: (karagömlekliler ihtilâli). Ankara: Töre-Devlet.
- Yürükoğlu, Rıza (1991). Faşizm ve Burjuva Demokrasisi. İstanbul: Alev.