Hıristiyanlık
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Hıristiyanlık |
![]() |
Hıristiyanlık Tarihi |
Hıristiyan Kutsal Metinleri |
Hıristiyan Mezhepleri |
Hıristiyanlık, (İsa'nın adından İsevilik, İsa'nın doğum yerine atfen Nasranilik de denir) Ortadoğu kökenli, tektanrılı din[kaynak belirtilmeli]. Hıristiyanlık inancına sahip kişilere Hıristiyan denir. Yaklaşık 2 milyar Hıristiyan vardır[kaynak belirtilmeli]. Bu yönüyle (cemaat sayısı bakımından) dünyanın en büyük dinidir[kaynak belirtilmeli]. Dünyanın her yerine yayılmış olmakla birlikte yoğun olarak Avrupa'da, Amerika'da, güney Afrika'da ve Avusturalya'da bulunmaktadırlar. Binlerce mezhebi olan Hıristiyanlığın başlıca mezhepleri (kiliseleri), Roma Katolik Kilisesi (1.2 milyar kişi), Protestan Kilisesi (360 milyon) ve Ortodoks Kilisesi'dir (170 milyon). [1]
Hıristiyanlar Kutsal Kitap'a (Eski ve Yeni Anlaşma) inanırlar. Hıristiyanlık, Yahudiliğin devamı olarak ortaya çıkmıştır[kaynak belirtilmeli]. Kutsal Kitap'ın ilk kısmı (Eski Antlaşma), Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile aynıdır. Hıristiyanlar, İsa'nın Mesih olduğunu kabul ederler. Bununla birlikte İsa Yahudilik'te mesih veya peygamber olarak kabul edilmez.
İslam dinine göre Hıristiyanlık, Semavi Dinler'den biridir, Hristiyanlar 'Ehl-i Kitap' yani kendisine kutsal kitap gönderilenler olarak kabul edilirler ve Hz. İsa Allah'ın peygamberlerindendir.
Konu başlıkları |
[değiştir] Kelime Anlamı
Hıristiyan sözcüğünün kökeni, İbranice'deki maşiah (mesih) kelimesine dayanır. İbranice 'kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış' anlamına gelen Mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan Khristos kelimesinden türemiştir [2]. Hıristiyan, "Mesih'in yandaşı", "Mesih'e bağlı" anlamına gelir.
İsrail kralları ve yüksek rahipleri, yeni görevlerinin simgesi olarak yağla kutsanırlardı[kaynak belirtilmeli]. Tevrat'ın birçok yerinde bu işlemin yapıldığına dair ayetler vardır. Geniş anlamıyla bu unvan "Tanrının bir görev vermek üzere seçmiş olduğu" kişileri de kapsıyordu. Eski Antlaşma'nın "Yeşaya" kitabında Yahudileri sürgünden kurtaran Pers kralı Kiros'a da bu ünvanla (mesih) hitap edildiği görülür.
[değiştir] Hıristiyan İnanışı
Hıristiyanların neye inandığı şu şekilde özetlenebilir:
"Tanrı insanları iyi amaçlarla yaratmıştı, bütün insanların kendisiyle birlikte Aden Bahçesi'nde mutlu ve esenlik içinde yaşamasını istiyordu. Her türlü olumsuzluktan, kötülükten uzak olan kutsal Tanrı insanların da böyle yaşayarak onu yüceltmesini istiyordu[kaynak belirtilmeli].
"Ancak insanlar günah işleyerek ona başkaldırdı. Yeryüzünde günah işlemeyen kimse yoktur. Çünkü herkes şu ya da bu biçimde Tanrı'nın hoşuna gitmeyecek sözler söylemekte, eylemleri gerçekleştirmekte ya da aklından olumsuz düşünceleri geçirmektedir. Bunların hepsi günahtır. İnsanlar günah işledikleri için Tanrı'dan uzaklaştılar. Giderek daha çok mutsuzluk, yalnızlık ve çözümsüzlük içinde yaşamaya başladılar. Günahın bedelini ödüyorlardı. Tanrı adil olduğu için günahları yargılamak durumundadır ve günahın cezası ölümdür. Ölüm, insanın yaşamın tek kaynağı olan Tanrı'dan ayrı, uzak kalması demektir[kaynak belirtilmeli].
"Ancak Tanrı insanları sevdiği için onları ölümden kurtarabilmek için bir yol bulmak istedi. Ve kendisinden bir öz olan İsa'yı dünyaya yolladı. "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun" (Yuhanna 3:16)."
"İsa Mesih bir insan olarak bu dünyaya geldi. Bir bebek olarak doğdu, gençliğini yaşadı ve her zaman Tanrı'nın arzusuna göre davrandı. Hiç günah işlemedi. Konuşmalarında bu dünyadaki insanları kurtarmaya geldiğini vurguluyordu. Sonunda çarmıhta ölerek bu kurtarma eylemini gerçekleştirdi[kaynak belirtilmeli]. Bütün insanların günahı için İsa çarmıhta öldü[kaynak belirtilmeli]. İşledikleri günahlar, suçlardan dolayı insanların almaları gereken cezayı İsa üstlendi. Artık hiç kimse günahlarından dolayı acı çekmek, baskı görmek, ölmek zorunda değildir. çünkü İsa çarmıhta bütün dünyanın uğruna öldü[kaynak belirtilmeli].
"İsa'yı bir mezara koydular. üçüncü gün ölümden dirildi[kaynak belirtilmeli]. Böylece İsa'nın sağladığı kurtuluşun gerçek olduğu kanıtlandı. İsa dirildiğine göre ona inanan herkese sahip olduğu sonsuz yaşamı verebilir."
"İncil'de şöyle yazar: "İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın onu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen kurtulacaksın (Romalılar 10:9)." Bu ayetin anlamı şudur: Eğer İsa'nın sizin günahlarınız için öldüğüne ve size sonsuz yaşam vermek üzere ölümden dirildiğine inanıyorsanız ve İsa'yı yaşamınızın efendisi, her şeyin üzerindeki en üstün yetkili olarak kabul ederseniz onun sağladığı kurtuluşa kavuşabilirsiniz."
"İsa yakında tekrar gelerek yeryüzünde yaşayan halkına sağladığı kurtuluşu her yönüyle gerçekleştirecektir. Bu nedenle Hıristiyanlar İsa'nın bütün buyruklarına uyarak yaşar ve onun tekrar gelişini dört gözle beklerler."
Hıristiyanlar inançlarınının özetini anlatabilmek, kısaca açıklayabilmek için çeşitli iman ikrarları, iman açıklamaları, inanç açıklamaları, ilmihaller, katekizmler kullanırlar.
En eski ve kısa olan iman açıklaması, Elçilerin İman Açıklaması şu şekildedir (Orijinal Latince'den çevirisi);
İnanırım :
Bir Tanrı'ya her şeye gücü yeten Baba'ya,
gök ile yeryüzünü yaratana
ve İsa Mesih'e, onun biricik Oğluna,
bizim efendimize.
Kutsal Ruh'tan beden alarak,
bakire Meryem'den doğduğuna,
Pontuslu Pilatus zamanında azap çektiğine,
Çarmuha gerilerek ölüp gömüldüğüne,
Limbos'a indiğine,
üçüncü gün ölülerden dirildiğine,
göğe çıktığına, gücü herşeye yeten
Baba Tanrı'nın sağında oturduğuna,
oradan gelip dirilerle ölüleri yargılayacağına,
inanırım.
Kutsal Ruh'un varlığına,
Kutsal Evrensel Kiliseye,(*)
Kutsalların birliğine,
günahların bağışlanmasına
bedenin dirilmesine
ve sonsuz yaşama.
Amin.
İNANIYORUM;
Kutsal Ruh’a,
kutsal evrensel kiliseye,
kutsalların paydaşlığına,
günahların affına,
ölülerin dirilişine
ve sonsuz yaşama.
AMİN.
[değiştir] Çarmıh Teolojisi
Kutsal Kitap’a göre insan daha günaha düşmeden önce Eden bahçesinde "iyiliği ve kötülüğü bilme ağacı" veya "yaşam ağacı" vardı, Tevrat, bu ağacın "meyvesinden" yendikten sonra Adem ile Havva'ya "utanma duygusu" oluştuğunu ve üzerlerinin örtüldüğünü bildirir, Hıristiyanlara, özellikle katolik ve ortodokslara göre sembolik olan bu anlatım insanın bir şekilde günaha düşüp başka yaratıklar haline gelmesini ifade etmektedir.
Adem ile Havva'nın günahı nedeniyle doğalarını değiştirecek bir süreç meydana gelmiştir, dünyadaki insanlar da onların soyundan oldukları için doğaları günaha yatkındır.
Hıristiyanlara göre Tanrı'nın yapamayacağı şeyler vardır, doğasına aykırı olan davranışlarda bulunamaz; yalan söyleyemez,günahları keyfi bir şekilde affedemez çünkü bu onun sonsuz adaletinden vazgeçmesi anlamına gelir.
Hıristiyanlara göre Tanrı "keyfiyen" hareket edemez çünkü o sonsuz adalet ve sonsuz merhamet sahibidir.
Tanrı doğal olarak sonsuz adalet sahibi olduğu için insanı en ufak bir düşüncesinde dahi yargılaması gerekir.İnsan da günaha yatkın olduğundan bu düşünceleri davranışları kendisi ne kadar isterse istesin engelleyememektedir çünkü doğası günaha yatkındır.İncil'de Pavlus bu düşünceyi şöyle açıklamaktadır:
Rom 7:14 Yasa'nın ruhsal olduğunu biliriz. Ben ise bedenselim,günaha köle gibi satılmışım.
Rom 7:15 Ne yaptığımı anlamıyorum. Çünkü istediğim şeyi yapmıyorum; nefret ettiğim ne ise, onu yapıyorum.
Rom 7:16 Ama istemediğim şeyi yaparsam, Yasa'nın iyi olduğunu kabul etmiş olurum.
Rom 7:17 O halde bunu artık ben değil, içimde yaşayan günah yapıyor.
Rom 7:18 İçimde, yani doğal benliğimde iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. İçimde iyiyi yapmaya istek var, ama güç yoktur
Rom 7:19 İstediğim iyi şeyi yapmıyorum, istemediğim kötü şeyi yapıyorum
Rom 7:20 İstemediğim şeyi yapıyorsam, bunu yapan artık ben değil, içimde yaşayan günahtır.
Rom 7:21 Bundan şu kuralı çıkarıyorum: ben iyi olanı yapmak isterken, içimde hep kötülük vardır.
Rom 7:22 İç varlığımda Tanrı'nın Yasasından zevk alıyorum.
Rom 7:23 Ama bedenimin üyelerinde başka bir yasa görüyorum. Bu da aklımın onayladığı yasaya karşı savaşıyor ve beni bedenimin üyelerindeki günah yasasına tutsak ediyor.
Rom 7:24 Ne zavallı insanım! Ölüme götüren bu bedenden beni kim kurtaracak?
Tanrı sonsuz adalet sahibi olduğu gibi sonsuz merhamet sahibidir ve bu ikisinin çelişmesi olanaksızdır
Tanrı eğer sonsuz merhametini kullanıp günahları keyfiyen affetmeye kalkarsa bu durum Tanrı'nın sonsuz adaleti kavramıyla çelişir bu nedenle "keyfiyet" mümkün değildir. Bu bir mahkemenin bir sanığı yargılarken "oğlum pişman mısın?" "pişmanım" "öyleyse affettim hadi git" demesine benzer, Hıristiyanlara göre bu "adaletli" bir yaklaşım değildir.
Tanrı günahlara karşı sonsuz adaletini göstermeye kalksa insanoğlunu kesinlikle çok şiddetli biçimde cezalandırması gerekir insanoğlunun tam saf kutsal Tanrı karşısında günahlı olduğu kabul edilir, yaptığı en ufak bir hata karşısında, Tanrı'nın sonsuz adaleti olduğu için, insanları cezalandırması gerekir insanoğlu da bu şekilde gün yüzü görmez.
Hıristiyanlara göre "saf olmak", yüreğinde, düşüncelerinde, eylemlerinde ve daha pek çok alanda hiçbir kötülüğü,ahlaksızlığı,fesatlığı barındırmamak ve Tanrı'nın kutsal kurallarına %100 itaat etmek anlamına gelmektedir.Bugün insanların bu gücü yoktur çünkü dünyanın bugün en iyi insanı bile bir kırıntı kadar olsa da, hayatında en az bir kere, ufacık bir fesatlık düşünmüştür, ufacık bir kötülük düşünmüştür ya da bir bayana şehvet gözüyle bakmıştır. Sonuç olarak bir insan hayatında ufacık kötülük yapmasa bile ki bu bile mümkün değildir, bu sayılan olguları bir defa "düşünmesi" dahi onun saflığını kaybetmesine neden olur.
Hıristiyanlara göre yapılan iyi işler de aslında kesinlikle insanların saf olduğunu göstermemektedir çünkü bu iyi işleri yaparken de akıldan çok ufak da olsa çıkarcılık veya menfaatçilik ya da kötü düşünce geçmektedir.
Bu durum Eski Ahitte (tevrat) şöyle anlatılır...
İşaya 64:6 "Hepimiz murdar olana benzedik, bütün doğru işlerimiz kirli adet bezi gibi. Yaprak gibi soluyoruz, Suçlarımız rüzgar gibi sürükleyip götürüyor bizi"
İşte Hıristiyanlara göre çarmıh olayının gerçekleşmesi ile "Tanrı'nın sonsuz merhameti" de devreye girmiştir.
Bir yanda Tanrı'nın sonsuz adaleti, diğer yanda Tanrı'nın sonsuz merhameti ikisi de birbiriyle çelişmemeli ve çelişemez...
Hıristiyanlara göre bu durumda yine Tanrı'nın "bir şeyler" yapması gerekmektedir, bu nedenle sonsuz merhametini göstermiş ve İsa Mesih'i dünyaya yollamıştır.
Yu 3:16 "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun."
Hıristiyanlara göre üzerimizdeki haklı olan Tanrı yargısını kaldırmak adına İsa Mesih insanlar için öldü...
Bu durum, gerçekten suçlu olan kendi kızını yargılamak zorunda olan yargıç örneğine benzer, yargıç kızını çok sevmektedir ama "merhamet" ve "adalet" kavramları da çatışamaz; yargıç, kızına "affettim seni git hadi" derse "adalet", ağır bir şekilde cezaya çarptırırsa da "merhamet" kavramları yok olacaktır, mantıksal olarak tek çıkar yol yargıçın kızını ağır bir şekilde para cezasına çarptırması ve daha sonra bu parayı kendisi ödemesidir.
İşte çarmıh konusunun mantığı da, Hıristiyanlara göre bu şekildedir.Tanrı'nın haklı yargısını, İsa'nın ölümü ortadan kaldırmıştır.
Tanrı'nın adaleti, İsa'nın ölümüdür, Tanrı'nın merhameti de İsa'nın dünyaya gelmesidir.Bu şekilde "sonsuz adalet" ve "sonsuz merhamet" kavramları çelişmemiştir.
Hıristiyanlar, günahlara neyin tam olarak kefaret sayılacağının Tevrat'ta açıklandığına inanırlar:
Levililer 17:11 "Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size sunakta kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır"
Tevrat'ta günahları bağışlatma yöntemleri "geçici olarak Tanrı'nın gazabından kaçınmak" anlamını ifade eder.Yani tevbe edilmesi pişman olunması ve sunak sunulması "Tanrı'nın bir azabından kaçınmak,geçici olarak özel bir cezanın iptal olması" anlamlarını taşımaktadır.
Bu teolojinin yanında İsa'nın ölmesini gerektirecek bir konu daha olduğu söylenebilir
İnsanın işlediği her günah düşündüğü her günah ya da iman etmemesi Tanrı'yı reddetmesi Tanrı'nın onurunu kırar.İsa Mesih bütün "onur kırıcılığı" ve "utancı" da üzerine almıştır.En utanç verici bir şekilde işkence görmüş, kul özüyle insan ruhunun yaşayabileceği her şekilde acı çekmiştir, Tanrı'nın sonsuz merhameti bu şekilde gerçekleşmiştir.
Kutsal Kitap literatüründe Tevrat'tan gelen bir gelenek olduğuna inanılır,bu, "kurbanın herhangi bir kusuru olmaması gerekliliği"dir.İslamda da kurban bayramında bir koç keserken koçun sağlıklı ve kusursuz olmasına dikkat edilir.
Hıristiyanlara göre İsa'nın ölümünün bir "değeri" olması için onun tam saf bir insan olması gerekir ancak Kutsal kitabın beyanına göre insan günahlıdır, yeryüzündeki hiç kimse tamamen saf değildir,olamaz da...İnsanoğlu tamamen saf olamaz, bu onun doğasına aykırıdır.Tam ve saf kutsal olan biri varsa o da Tanrı'dır.
"Ölümün değeri" olması için kurbanın tamamen saf olması gerekir...
İnsanoğlu da saf olamayacağına göre Tanrı'nın sözü İsa'ya, yani bir insan bedenine yüklenmiş hipostatik birleşme yoluyla İsa Mesih dünyaya gelmiştir, Hıristiyanlara göre o %100 insan ve %100 Tanrı'dır."Tanrı" olması gerekmektedir çünkü Tanrı'dan başka kimse saf değildir, aynı zamanda insan olması gerekir çünkü Tanrı'nın adaletini yerine getirmek için kurban olmalıydı.
Bu nedenle İsa, İncil'de sürekli "bende günah olmadığını bilirsiniz" der.Ayrıca yine İsa İncil'de "Canımı benden kimse alamaz ben onu kendiliğimden veririm" demiştir...
[değiştir] Hristiyanlığın kökenine dair iddialar
Bazı Müslüman yazarlar ve Hıristiyanlığı bırakmış olan yazarlar (Rahip Dan Barker, Tom Harpur, Timothy Freke, Arthur Weighall gibi), Hıristiyanlığın Yunan paganizminden etkilendiğini iddia etmektedir. Onlara göre Hıristiyanlık, Museviliğin Yunanlılaştırılmış, putperest dinine dönüştürülmüş halidir. [kaynak belirtilmeli]
İncil'in içinde pek çok pagan öğesi bulunmaktadır. İsa'dan önce de ölen ve dirilen pagan Tanrıları vardı. Grekoromen etkisinde büyümüş Hıristiyanlık da bu grekoromen pagan dinlerinin devamı niteliğindedir. Grekoromen kültürün hıristiyanlığı etkilediğine kanıt olarak Yeni Ahit'in İsa'nın konuştuğu dil olan Aramice değil, Yunanca yazılmış olması da gösterilmektedir.
İsa’nın "Tanrı oğlu" yahut "Tanrı'nın özünden Tanrı" olması, İsa'nın kanıyla günahlardan/suçlardan arınma fikri (İbraniler 13:12, Romalılar 3:25-26, vs.), İsa'nın ölüp dirilmesi, şeytana karşı savaşıp zafer kazanması ve daha pek çok öğe, Grekoromen pagan dinlerinin ayrıca bunlara bağlı mistik gizem kültlerinin etkileri sonucudur. [kaynak belirtilmeli]
Hıristiyanlığı doğrudan etkileyen Yunan tanrılarından birinin Dionisos olduğu iddia edilmektedir. Diyonizos Greklerde "şarap Tanrısı" idi. Buna kanıt olarak Dionisos'un da İsa'nın da geleneğe göre 25 Aralık'ta doğmuş olması gösterilmektedir. [kaynak belirtilmeli]
Yeni Ahit'te eski Yunan - pagan etkilerinin, gizem kültlerinin en çok görüldüğü bölümlerin "Yuhanna İncili" ve Pavlus’un mektupları olduğu iddia edilmektedir. Bu bölümleri paganlıktan Hıristiyanlığa dönmüş kişilerin yazdığını tahmin edenler vardır. [kaynak belirtilmeli]
Yuhanna İncili'nde paganizmden kaynaklanan pek çok "mistik" ve "gizem" anlatımları bulunduğu öne sürülmektedir. Örneğin: İsa onlara şöyle dedi: "Size doğrusunu söyleyeyim, insanoğlunun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz. Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir. Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda. (Yuhanna 6:53-56)
Bu ayetlerin kaynağı olarak Eski Yunanlıların pagan Dionisos ve Attis kültü gösterilmektedir. Bu kültteki bir ayinde, Dionisosçular sembolik olarak (hatta bazen bir hayvanı kurban ederek onun etini sembolleştirip) Dionysos'un etini yiyip kanını içiyorlardı. Bu sembolik ayin ile Diyonizos'un ruhuyla birleştiklerine, ölümsüz olduklarına, arınıp yeniden doğduklarına inanıyorlardı. (Prof. Barry Powell'in belirttiği gibi) [kaynak belirtilmeli]
Aynı gelenek Mitraizm'de de mevcuttu, son derece dikkat çekici olarak, Pagan Tanrısı Mitra da İsa'dan yüzyıllar önce bir yazıtta şöyle demiştir:
"Benim bedenimden yemeyecek kanımdan içmeyecek ve böylece benimle bir olmayacak kişi, kurtulamayacak kişidir!"
Bu pagan deyişi, Yuhanna'daki ifadenin hemen hemen aynısıdır!
İncil'in içinde Dionisos gizem kültünden direkt olarak etkilendiği iddia edilen anlatımlardan biri yine Yuhanna İncili'nde bulunur:
Yu 2:1 "Üçüncü gün Celile'nin Kana köyünde bir düğün vardı. İsa'nın annesi oradaydı......
Yu 2:7 "İsa hizmet edenlere, «Küpleri suyla doldurun» dedi. Küpleri ağızlarına kadar doldurdular.
Yu 2:8 Sonra hizmet edenlere, «Şimdi bundan alın, şölen başkanına götürün» dedi. Onlar da götürdüler.
Yu 2:9-10 Şölen başkanı, şaraba dönüşmüş suyu tattı...............
Yu 2:11 İsa bu ilk mucizesini Celile'nin Kana köyünde yaptı ve yüceliğini gösterdi. Öğrencileri de O'na iman ettiler."
Suyu şaraba dönüştürme mucizesini gerçekleştiren, o yıllarda son derece popüler olan Yunan şarap tanrısı Dionisos'tur. Dionysos da pek çok kere suyu şaraba dönüştürmüştü ve bu mucize de o yıllarda Efeslilerce her yıl kutlanmaktaydı. Bu en önemli ve en "popüler" mucizenin, İsa'nın da ilk gerçekleştirdiği mucize olarak anlatılmasının, Hristiyanlığın paganizmden geldiğini savunanlar tarafından oldukça "anlamlı" olduğu iddia edilmektedir.
Dikkat çekici olarak görülen bir diğer konu, suyu şaraba dönüştürme mucizesinin gerçekleştiği mekandadır. Mite göre, Dionysos'un ilk kez suyu şaraba dönüştürdüğü mekan da aynı İncil'de anlatıldığı gibi bir düğündü, Ariadne ile Dionysos evleniyorlardı, İsa'ya uyarlanan suyu şaraba dönüştürme mucizesi de incil'de anlatıldığı üzere bir düğünde gerçekleşmiştir.
Bugün kiliselerde yapılan ayinlerin bu eski pagan kültüne dayandığı iddia edilmektedir. Özellikle katolik ve ortodoks kiliselerinde ekmek bölünür, İsa'nın eti ya da bedeni denilerek yenir. Kırmızı şarabın, gerçekten İsa'nın kanına dönüştüğüne inanılır "İsa'nın kanı" diyerek içilir. Yuhanna İncili'nin yazarının Paganların bu ayinini, İsa'ya uyarladığı öne sürülmektedir.
Buna karşılık, şarap ve ekmek (üzüm ve buğgay) tipik Akdeniz iklimi ürünleri olduğu ve İsa'nın döneminde de son derece yaygın oldukları için, yine aynı yöredeki başka kültürlerle ortak sembol olmaları doğal karşılanabilir.
Jung'a göre, bu ayin bir tür kurban ayinidir. Hz. İsa, kendisini kurban etmektedir ve kurbanın adandığı kişi de yine kendisidir. Bu bir tür birleşimi sembolize eder. Tanrı, eril ve dişil, yersel ve göksel unsurları kendi bütünlüğünde toplamaktadır (Jung, C.G., Transformation Symbolism in the Mass, Ark Paperbacks, Londra 1993, s 117). Dolayısıyla bu ayin pagan ayinlerinin ötesinde bir anlam içermektedir.
İsa'nın üçüncü gün ölümden dirilmesinin de Dionisos kültürüyle ilgili olduğunu savlayanlar vardır. Dionisos ile ilgili hikayelerin çoğunda Diyonizos ölür, gömülür ve sonra ölümden dirilir. Hatta Dionisos'un ölümden dirilmesi bu pagan dininin taraftarlarınca her yıl kutlanıyordu. [kaynak belirtilmeli]
Ayrıca Eski Yunan dinlerinde MÖ 400 yılından itibaren "pharmakos" kavramı önem kazandı. Pharmakos "günah keçisi" anlamına gelir. Dionysos'da kutsal "pharmakos" idi. Yani aynı İsa gibi kaderinde acı çekmek ve insanların iyiliği için ölmek vardı. İnsanların günahlarını kanıyla affettiriyordu. [kaynak belirtilmeli]
Hıristiyanlığın bir diğer pagan kaynağının ise Mitracılık olduğu iddia edilmektedir. Bu da Dionysos kültü gibi bir gizem kültü idi. Pek çok bilim adamı ve yazar Mitraizmin Hıristiyanlığı doğrudan etkilediğini söylemektedir. [kaynak belirtilmeli]
Roma Mitrası'nın da Hıristiyan İsa'sı ile benzeşen pek çok yönü olduğu öne sürülmektedir. Mitracılığın Roma versiyonunda Mitra ölüp dirilir, kendini insanlık uğruna feda eder. [kaynak belirtilmeli]
Ayrıca, pagan dinleriyle Hıristiyanlık arasında bağlantı kurmaya çalışan kişiler, haç ve balık sembollerinin, Hıristiyan kültüründeki süslemelerin pagan kökenli olmasına da değinirler. [kaynak belirtilmeli]
Ancak bu tür benzerliklere başka dinler arasında da rastlanmaktadır. Örneğin, pagan (putperest) dönemde Arapların bir Ay Tanrıçası olduğu, camilerde bol miktarda görülen ay sembollerinin bu tanrıçaya dayandığını iddia edenler de vardır. [1]
Hristiyanlığın tahrif edildiğini savunan bazı kişiler, Hıristiyanlığın kurucusunun Aziz Pavlus olduğunu iddia etmektedirler. Bunların en ünlülerinden biri Tevrat uzmanı ilahiyatçı Prof. Hyam Maccoby'dir. [kaynak belirtilmeli]
Pavlus Yunan felsefesine hakimdi, Yunan kültürünü çok iyi biliyordu. Pavlus'un Hıristiyanlığa "Tanrı'nın oğlu", "çarmıhta ölerek günahlara kefaret olma", "İsa'nın kanıyla yıkanıp aklanma" gibi öğretileri eklediği iddia edilmektedir.
Hipokrat'ın öğretmeni olan Asclepius'un hastaları tedavi ettiği hatta ölüleri dirilttiği söylenirdi, incil yazarlarının da bu mucize olarak görülen olguları İsa'ya uyarladıkları iddia edilmektedir, hatta Pagan yazar Celsus, İsa'nın ölü diriltme mucizeleri ile İsa'dan önce yaşamış Asclepius'un ölü diriltme özelliklerini karşılaştırmıştır.
Pagan hikayeleri ile hristiyanlık arasında son derece dikat çekici olduğu söylenen benzerliklerden biri de "suları dindirme" mucizesidir:
Mar 4:37 "Bu sırada büyük bir fırtına koptu. Dalgalar kayığa öyle saldırıyordu ki, kayık neredeyse suyla dolmuştu.
Mar 4:38 İsa, kayığın kıç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu. Öğrenciler O'nu uyandırıp, «Öğretmenimiz, batıyoruz! Hiç aldırmıyor musun?» dediler.
Mar 4:39 İsa kalkıp rüzgârı azarladı, göle, «Sus, sakin ol!» dedi. Rüzgâr dindi, ortalık sütliman oldu."
Pitagor da, mitlerde anlatıldığında göre, havarileri denizlerde nehirlerde daha kolay yol alması için dalgaları, denizleri ve nehirleri mucizevi bir şekilde dindirmiştir.
Bu "dalgaları ve rüzgarı dindirme" mucizesini daha önce Empedocles, Epimenides, Abaris de gerçekleştirmişti.
Bir Pagan olan Tyana'lı Apollonius da aynı İsa gibi, hastalıkları iyileştiriyor, mucizeler yapıyor ölüleri diriltiyor ve kötü ruhları kovuyordu, İncil'de anlatılan hemen hemen her mucizeye Apollonius da İsa'dan önce sahipti.
Bir başka "çok dikkat çekici" olan benzerlik de kötü ruhlar ve onların domuz sürüsü içine girmesidir:
Mar 5:11 Orada, dağın yamacında otlayan büyük bir domuz sürüsü vardı.
Mar 5:12 Kötü ruhlar İsa'ya, «Bizi şu domuzlara gönder, onlara girelim» diye yalvardılar.
Mar 5:13 İsa'nın izin vermesi üzerine kötü ruhlar adamdan çıkıp domuzların içine girdiler. Yaklaşık iki bin domuzdan oluşan sürü, dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu."
Kötü ruhların bir domuzun içine girmesi yani aynı motif Eleusis'teki pagan gizem ayinlerinde bulunmaktadır.
Bu pagan ayinine göre, inisiyasyon öncesi arınma işlemi olarak 2000 kadar inisiye (Tam olarak İncil'de verilen sayı!) domuzlarla birlikte arınmak için yıkanırdı, böylece kötü ruhların kendilerinden çıkarak domuzlara geçtiğine inanırlardı ve domuzlar kendilerini uçurumdan aşağı atarak bir nevi "doğal kurban" olurlardı, hemen hemen aynı motif İncil'de İsa'nın hikayesine uyarlanarak anlatılmıştır.
Bir başka pagan motifi şu ayetlerde anlatılır:
Elç 2:6 "Bunlar sesi işittikleri zaman büyük bir kalabalık halinde toplandılar. Her biri kendi dilinde konuşulduğunu duyunca şaşakaldılar.
Elç 2:7 Hayret ve şaşkınlık içinde, «Bakın, bu konuşanların hepsi Celileli değil mi?» diye sordular.
Elç 2:8 «Nasıl oluyor da her birimiz kendi ana dilimizi işitiyoruz?
Elç 2:9-11 Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya'da, Yahudiye ve Kapadokya'da, Pontus ve Asya ilinde, Frikya ve Pamfilya'da, Mısır ve Libya'nın Kirene'ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem öz Yahudi hem de Yahudiliğe dönme Romalı konuklar, Giritliler ve Araplar var aramızda. Ama her birimiz Tanrı'nın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz.»"
Aynı motifi, İsa'dan yüzyıllar önce Trophonius ve Delos'ta anlatılmıştır.Efaaneye göre buradaki kahinler bazılarının anlayamayacağı biçimde konuşur bazı tanıklar her birinin kendi ana dillerinde konuştuklarını işitmiştir.
İsa'dan yüzyıllar önce oluşmuş Osiris-Dionysos mitsel motiflerinde ve anlatımlarında İsa'nın hikayesiyle yakından ilgili pek çok detay bulmak mümkündür ve aradaki benzerliklerin "şaşırtıcı" olduğu dile getirilmektedir:
- Osiris-Dinonysos, aynı İsa gibi, Tanrı'nın yaptığı etten kemikten bir varlık ve Tanrı'nın oğlu'dur.
- Osiris-Dionysos, aynı İsa gibi, dünyanın günahları nedeniyle bir kurban olarak Paskalya zamanında ölmüştür.
- Osiris-Dionysos'un ölümü ve yeniden dirilişi, aynı hristiyanlıkta olduğu gibi, onun etini ve kanını sembolize eden ekmek ve şarabın yenilip içilmesinden oluşan bir ritüel ile kutlanır.
- Osiris-Dionysos'çular da aynı hristiyanlıkta olduğu gibi, kendi kurtarıcılarının son günlerde tekrar dünyaya geleceğine inanmışlardı.
- Osiris-Dionysos ölümünün ardından cehenneme iner ve aynı İsa gibi, üçüncü gün yeniden dirilir ve aynı İsa gibi göğe yükselir.
- Osiris-Dionysos'un babası aynı İsa'nın "babası" gibi Tanrı'dır, ayrıca annesi de aynı İsa'nın annesi gibi bakiredir.
Çeşitli bilim adamları; Hristiyanlık ile Paganizm arasındaki daha pek çok benzerliğin kilise tarafından eskiden beri bilindiğini bu nedenle de eski Roma kilisesinin bu kanıtları ortadan kaldırmak için, gücünün elverdiği ölçüde, bütün pagan yazıtlarını ve belgelerini sistematik olarak yok etmeye çalıştığını ve büyük ölçüde de başardığını söylemektedir.
Paganizm ve hristiyanlık arasındaki bu büyük benzerlikler, Celsus gibi pagan yazarları tarafından açıkça dile getirilmişti ve biliniyordu, Tertullian, Justin Martyr, Irenaeus gibi kilise babaları da paganizm ile dinlerinin bu kadar birbirine benzemesinden çok rahatsız olmuşlardı ve bu benzerliklerin olsa olsa "şeytan işi" olduğunu öne sürüyorlardı! Onlara göre "şeytan", hristiyanlık oluşmadan yüzyıllar evvel pagan dinlerine nufüz etti ve onları daha oluşmamış olan hristiyanlığın taklidi yaptı!
Bazı Müslüman yazarlar, Pavlus'tan önce ve onun döneminde, İslam inançlarını paylaşan Hıristiyanlar olduğunu iddia ederler. İncil'deki bazı ayetlerin bu görüşü desteklediğini öne sürerler. Örneğin Pavlus, kendisinin tanıttığından "farklı bir İsa Mesih" tanıtan elçilerin olduğundan bahseder ve pek çok ayette onları lanetler. (Gal 1:9)
2Ko 11:4 "Çünkü size gelen ve bizim tanıttığımızdan değişik bir İsa'yı tanıtanları pekâlâ hoş görüyorsunuz. Ayrıca, aldığınız ruhtan farklı bir ruhu ve kabul ettiğinizden farklı bir müjdeyi kabul ederek bunları hoş görüyorsunuz.
2Ko 11:5 Bu sözüm ona üstün elçilerden hiç de aşağı olduğumu sanmıyorum!
2Ko 11:6 Acemi bir konuşmacı olabilirim, ama bilgide acemi değilim. Bunu size her durumda her bakımdan açıkça gösterdik.
2Ko 11:7 Sizin yücelmeniz için kendimi alçaltarak Tanrı'nın müjdesini size karşılıksız bildirmekle günah mı işledim?
2Ko 11:8 Size hizmet etmek için yardım aldığım başka toplulukları âdeta soydum.
2Ko 11:9 Aranızdayken ihtiyacım olduğu halde hiçbirinize yük olmadım. Çünkü Makedonya'dan gelen kardeşler eksiklerimi tamamladılar. Size yük olmamaya hep özen gösterdim, bundan böyle de özen göstereceğim.
2Ko 11:10 Mesih'in gerçeği bende olduğu kadar kesinlikle diyebilirim ki, Ahaya ilinde hiç kimse beni böyle övünmekten alıkoyamaz.
2Ko 11:11 Neden mi? Sizi sevmediğimden mi? Tanrı bilir ki, sizi seviyorum.
2Ko 11:12 Övündükleri konuda bize eşit sayılmak isteyen fırsatçılara fırsat vermemek için, yaptığımı yapmaya devam edeceğim.
2Ko 11:13 Bu tür adamlar sahte elçiler, aldatıcı işçiler, kendilerine Mesih'in elçisi süsü verenlerdir.
2Ko 11:14 Bu şaşılacak şey değildir. şeytan bile kendisine ışık meleği süsü verir."
Hristiyanlık/Paganizm konusunda yazan bilim adamları, Hristiyanlık ile Paganizmin benzerliklerinden ayrıca Gnostisizm olgusundan sonra, hristiyanlığın öz itibariyle tamamen Pagan öğeler üzerine kurulu bir gizem kültü olduğu sonucunu çıkarmıştır ve bu bilim adamları, hristiyanlığın kökenine ilişkin, genel ve özet olarak, şu sonuçlara varır:
Pagan ruhsallığı ve mistisizmi bilindiği üzere, daha derin, ruhsal ve ezoterik mevzuları anlatmak için, devamlı mitsel ve sembolik anlatımlar kullanmıştır, ilk yüzyıllarda yaşamış pek çok Pagan yazar, bu olguyu defalarca gündeme getirmiştir, gizli ve mistik öğretiler herkese anlatılamaz ancak "inisiye" olmuş kişilere açıklanabilirdi veya halka, "sıradan" insanlara açıklanırken üzeri mitlerle ve sembolizmle örtülürdü içlerinden daha "ruhsal" ve "spiritüel" olanların bunları anlaması beklenirdi.Dolayısıyla paganlar, Dionysos-Osiris mitlerini ve benzerlerini gerçek "tarihsel" olaylar olarak değil de, bir takım ezoterik konuların şifrelenmiş biçimleri, mit olarak görüyorlardı çoğu zaman bu mitleri değiştiriyorlar ve ezoterik hakikatleri sıradan halka daha iyi anlatmak için zenginleştiriyorlardı.
Paganlar tarafından pek çok kez işgal edilen ve kültürel asimilasyona uğrayan Yahudilerden bir kısmı, özellikle Babil sürgününden ve İskender'in işgalinden sonra, kendi geleneklerini terk etmiş ve paganlaşmaya başlamıştı bu yahudilere "hellenistik yahudiler" veya "hellenleşmiş Yahudiler" de denmektedir. Bu yahudiler Pagan mistisizmi ve ruhsallığından etkilenip kendilerini bu konularda geliştirmişler ve Gnostisizmin yapılanmasında çok önemli bir rol oynamışlardır, Gnostisizm mistisizmi ve ruhsallığı itibariyle Paganizm ile pek çok konuda aynı olgulardan bahsetmektedir.
Gnostikler, Dionysos-Osiris, Mitra gibi gizem külterinin izinden giderek bu mitleri kendileri tekrar yazmaya ve zenginleştirmeye başladılar, amaçları Paganizm, Hinduizm, Taoizm ve çeşitli uzak doğu dinlerinde de zaten çok eskiden beri anlatılmakta olan bir takım "gizli" bilgileri, aynı Dionysos'çuların ve paganların yaptığı gibi, mitsel bir kılıfın içine sokarak halka anlatmaktı, ancak Yahudi kökenden gelen kişilerin etnik dinlerinde bir "mesih" beklentisi vardı ve üst üste gelen işgallerden yağmalamalardan sonra, özellikle MS 70 yılında bütün yahudilerin dağıtılmasından sonra bu beklentinin doruk noktasına ulaştığı söylenir, Osiris-Dionysos mitleri yeniden yazılırken bir şekilde Yahudi öğeler de kullanılmalıydı.
Yüksek hakikatleri halka mitsel bir kılıf içinde sunmak amacıyla Gnostikler de kendi Osiris-Dionysos mitlerini yüksek sembolik ve mistik manalarla birlikte, oluşturmaya başladı, kurtarıcılarının adı, daha sonra "İsa" ve ingilizcede "Jesus" olarak bilinecek, "Iesous" idi. Bu isim özellikle oluşturulmuştu ve verilmişti çünkü şifreliydi, 888 yazısını ifade ediyordu, Yunan alfabesindeki 24 harfin kendisiyle ilişkili bütün sayıları toplandığında 888 ediyordu ve bu, "sihirli" sayılıyordu bu nedenle Matematikçi pagan Pitagor'un izinden de giderek matematiksel olarak şifreli isim verdikleri bir yaratıcıyla Dionysos-Osiris mitlerini yeniden yazmaya başladılar.
İsa mitini oluşturmaya başlayan Gnostiklere göre İsa, "Daemon" adı verilen ölümsüz yüksek "benlik"i simgeliyordu, aynı Pagan mistisizminde olduğu gibi anlatılmak istenen gizli bilgi, Logos da sayılan bu yüksek benliğin herkesin içinde oluşuydu, başka bir deyişle bütün insanlar Tanrı'nın benliğine sahiptiler ve hepsi de Tanrı'nın "parçalarıydılar" bütün bilinç öz itibariyle "bir" olanın parçalarıydı, bu ifadeler ilk yüzyıl gnostik yazarlarca sürekli dile getirilmiştir.
Bilim adamları, bugünkü kanonik incil'in içindeki en eski belgelerin, Pavlus'un yazıları olduğu konusunda hemfikirdirler, Gnostisizm konusunu gündeme getiren bilim adamlarına göre Pavlus'un kendisi, Gnostisizmin en büyük filozofu ve rahibiydi, gerçekten de, ilginç bir şekilde, ilk yüzyıllarda yaşamış çoğu gnostik ve pagan, Pavlus'u "ruhsal önderleri" olarak kabul etmiştir ancak öte yandan Gnostiklerin oluşturduğu İsa mitini tam aksi ve ilginç bir şekilde daha sonra "literal" olarak ele alan ve bütün gizemleri, sırları örterek sadece mitsel yönüyle ve bunun tarihte gerçekten yaşandığıyla ilgilenen Roma kilisesine (bugünkü hristiyanlık) göre Pavlus, ortodoksluğun en büyük savunucusu idi.
İncil'de Pavlus'un mektupları, gerçekten de Gnostik terimler ve anlatımlar, mistik ayrıca anlaşılması "zor" görünen tuhaf sözlerle doludur, Pavlus "Pastoral mektuplar" da denilen Timothy ve Titus bölümlerinde Gnostisizmi ilginç bir şekilde direkt eleştirmiştir! Bu eleştiri, Gnostisizmin büyük savunucusu olduğu söylenen Pavlus'un diğer yazdıkları ve mistik öğretileriyle nasıl açılanabilirdi? Bilim adamlarının büyük bir kısmı, dil bilimsel, edebi incelemelerden sonra İncildeki Pastoral mektupların Pavlus'a ait olmadığı sonucuna ulaşmıştır, bunlar Pavlus'u "ortodoks hristiyan" olarak göstermek isteyen literalist Roma kilisesi tarafından özellikle oluşturulup veya "elden geçirilip" İncil'e konmuştu.
Pavlus'un mektuplarında (Pastoral mektupları hariç) İsa'nın gerçekten tarihsel, gerçek bir figür olduğuyla ilgilenilmez, Gnostiklerin ruhani lideri olduğu söylenen Pavlus, mistisizm ve semboller aracılığıyla pek çok şey anlatmaya çalışır, çarmıh ifadesi literalist hristiyanların anladığı şekilde (bugüngü hristiyanlık) literal olarak gerçekleşen bir olgu olarak görülmez, çarmıh ifadesi ile sembolizmle çok daha derin ruhani bir hakikat anlatılmaya çalışılmıştı, çarmıha gerilmek alt benliği, hayvani doğayı kurban edip üst benliği, sonsuz enerji ve her canlının içindeki öz olan Daemon'un idrak etmeyi simgeliyordu, örneğin paganlara ait çok eski bir sütunda tuhaf bir şekilde çarmıha gerili, eşşek kafasına sahip bir adam yanında da inisiye olan bir kişi resmedilmiştir, eşek kafasına sahip adam alt benliği hayvani doğayı simgelemektedir. Asıl anlatılmak istenen herkesin içinde olan Daemon benliği'dir, alt benliği hayvani doğayı yenip, üst benliğin Tanrısallığın farkına varılmasıdır, İsa mitini oluşturan Gnostiklere göre İsa, Daemonu yani herkesin içinde olan Tanrı'yı simgeliyordu.
Bilim dünyasında bilindiği gibi, İsa'yı haç üzerindeyken gösteren en eski bulgular 5. yüzyıldan sonrasına aittir, ancak son derece dikkat çekici bir şekilde ilk defa 3. yüzyıla ait bir kabartma bulunmuştur, bu resimdeki kişi aynı İsa gibi çarmıha gerilmiş olarak görülür ama hemen altında Grekçe "Orpheus Bacchus"yazar...Bu isimler Pagan Tanrısı Dionysos'un diğer isimleridir! Robert Eisler ve Guthrie isimli bilim adamları bunlara kitaplarında yer vermişler ve "son derece dikkat çekici" olduğunu ifade etmişlerdir.
Çeşitli bilim adamlarınca Gnostik rahip olarak kabul edilen Pavlus, diğer gnostiklerin mitlerle gizlediği ve "gizli bilgi, sır" olarak nitelediği olguyu incil'de şöyle açıklamıştı:
Kol.1:26-27 "....Görevim, Tanrı sözünü, yani geçmiş çağlardan ve kuşaklardan gizlenmiş, ama şimdi O'nun kutsallarına açıklanmış olan sırrı her yerde duyurmaktır. 27Tanrı, kendi kutsallarına bu sırrın uluslar arasında ne denli yüce ve zengin olduğunu bildirmek istedi. Bu sırrın özü şudur: Mesih içinizde bulunuyor. Bu da size yüceliğe kavuşma ümidini veriyor."
Pavlus'un sahte kabul edilen pastoral mektupları dışındaki mektupları incelendiğinde, Gnostisizm öğrettiği açıkça belli olmaktadır, zaten pek çok pagan ayinini ve Gnostiklerin kullandığı çoğu terimi,(pneuma, gnosis, teleioi, sophiadoxa gibi) pagan yazıtlarından da alıntılar yaparak kullanıp anlatmıştır., buna göre İsa tarihsel bir figür olmayıp insanların içindeki yüksek benliği simgeleyen Daemon idi.
Nag Hammadi mağarasında bulunan, Gnostik yazıtlardan oluşan Nag Hammadi belgeleri Pavlus'un anlattıklarıyla aynı gibidir, Thomas İncil'i, Philip incil'i gibi pek çok Gnostik yazıt da İsa'nın Daemon olduğunu, herkesin de bu benliğe sahip olduğu dolayısıyla herkesin Tanrı'nın parçaları olduğu belirtilmektedir.
Sonuç olarak bu konuda yazan bilim adamları; Gnostiklerin, çeşitli ruhsal sırları anlatmak için Dionysos/Osiris, Mitra mitlerinden yararlanarak bilinçli şekilde oluşturdukları İsa mitinin, MS 70 yılında Yahudilerin paramparça edilmesi sonrasında, dönemin koşullarının da etkisiyle Literalist Roma kilisesi tarafından alınıp elden geçirildiği, hararetli bir şekilde "mesih" bekleyen yahudilerin beklentileri doğrultusunda "gerçek" olarak kabul edildiği böylece "mit" olmaktan bilinçlice çıkarıldığı ve bugünkü hristiyanlık biçimini oluşturduğu görüşünü belirtmişlerdir.
[değiştir] Göz At
[değiştir] Kaynakça ve Notlar
- ^ Robert Winston, "Human, the Definitive Visual Guide", Christianity
- ^ Oxford İngilizce Sözlük, messiah
- http://www.tektonics.org/
- http://www.christian-thinktank.com
- Türkçe Hristiyanlık Bilgi Bankası
- Hıristiyanlık İnancının Tarihsel İnanç Açıklamaları
- İsevilik'ten Hıristiyanlığa, T.Şimşek, Ekim yay. İst, 2005
- http://www.meryemana.net/merye/tr/dualar/go.php?f=1052308132